Bu gün kara bir gün. Bu gün hukukun rafa kaldırıldığı, cuntacıların saltanatını ilan ettiği, şakşakçıların, yalakaların kara düzene alkış tuttuğu, körpecik gençlerin sevdalarına, vatanlarına, yarenlerine, anne ve babalarına, tüm sevdiklerine doymadan, hayattan koparılıp alındığı hiç unutulmayacak kara bir gündür.
Denge sağlansın diye, Ülkücü ve milliyetçilerin idam sehpalarına çekildiği, 12 Eylül, tüm Eylül aylarının aynı zamanda tarihin üzerine düşmüş kara bir lekedir. Aradan 35 yıl geçmesine rağmen acısını dün gibi yaşadığımız 12 Eylül’ü hiç unutmadık ve unutmayacağız. 12 Eylül, Türkiye’yi yönetmeye talip olan Milliyetçi-Ülkücü kadroların tırpanlandığı, haksız senaryolar ile yargılanıp hapislere atıldığı, işkence gördüğü, idam sehpaları ile sınandığı kara bir gündür.
Ülkücü ve Milliyetçi hareketin unutulmaz yiğit lideri rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in ve yüzlerce dava arkadaşımızın yargılandığı bu kara günde, idam sehpalarını tekmeleye tekmeleriyle aşmış bir hareketin kutlu mensuplarını rahmet ve minnetle anıyoruz.
12 Eylül askeri mahkemelerinde haksız ve suçsuz iken, suçlu ilan edilerek yargılanıp idam cezasına çarptırılan başta Mustafa Pehlivanoğlu, Ahmet Kerse, Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Cevdet Karakaş, Fikri Arıkan, Halil Esendağ, İsmet Şahin, Selçuk Duracık olmak üzere şahadete ulaşmış 5 bin ülkücü şehidimizi, Taş Medreselerde solan Ülkü Devlerimizi ve Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i rahmet ve dua ile anıyor, Türk İslam ülküsünün bütün neferlerini selamlaıyorum.Ülkü şehitlerimizin ruhu şad olsun diyorum.
Dün; 12 Eylül darbesi olduğunda saklanacak delik arayanların, bugün Ülkücüler ve Ülkücülük üzerinden nemalanmaya çalışmasını ise şiddet ve nefretle kınıyorum. Bu yüzsüzlerin de 12 Eylül gibi tarihe kara bir leke olarak geçeceklerinden hiç şüphem yoktur. 12 Eylül ile hesaplaşacaklarını iddia edip siyasi yüzsüzlüklerini devam ettirenler de tarihin kara sayfalarında yerini alacaklardır.
Ey Peygamber kucağına koşar gibi, gül bahçesine girer gibi; celladından helallik isteyip, şahadet şerbetinden içerek ölüme yürüyenler, taş duvarları medreseye çevirenler, “Kanımız Aksa da Zafer İslamın” diyerek işkencelere göğüs gerenler, “Allah Dava’sı ölmez” diyerek darağacına yürüyenler, Ömürlerinin baharlarında; elektriklere verilenler, tırnakları sökülenler, yağlı urganla tanışanlar, yorulmayanlar, susamayanlar, acıkmayanlar, uyumayanlar, gülmek isteyip de gülemeyenler, ölmeden ölümü yenenler, kutsal mukaddesatların bekçileri, Allah Davasının şehitleri, Ülkü devleri, ruhlarımız buluşacak elbet; ruhlar aleminde.
Velhasıl, yok edilmek istenen bir nesil adına; bütün cuntacılardan, kara eylülle alkış tutan şakşakçılardan, suçsuz olduğunu bildikleri halde idam fermanını veren hukukun dışına çıkan katil yargıçlardan, Kara Eylül’den ve Kara eylülün bütün günlerinden ayrı ayrı davacıyız!