Kahramanmaraş Depremi’nin düşündürdükleri!

Aziz Dağtekin Yazdı

Ülke olarak çok zor günler geçiriyoruz. Son yıllarda birbirini kovalayan felaketler canlarımızı almaya devam ediyor. Pandemi, sel felaketleri, Ukrayna- Rusya savaşı, ekonomik krizler derken şimdilerde de devrem ülkemizi vurdu.

Sel hariç, diğer felaketler aklımızı kurcalıyor. Çünkü gerek pandemi, gerekse ekonomik krizler ve en son Kahramanmaraş depremi ile ilgili olarak kafa karıştırıcı birçok iddia ortaya atıldı. Ortaya atılan iddiaların hepsinde de haklılık payı yok değil. Çünkü; Pandemiyi Çinliler dünyaya yaydı dediler. Ülkemizdeki ekonomik krizi küresel güçler manuple etti dediler. Şimdilerde canlarımızı diri diri yutan Kahramanmaraş depremi ile ilgili de ABD savaş gemilerini sorumlu tutan paylaşımlar var.

Bu paylaşımları okurken, şüphelenmemek de elden değil. Depremden önce 10 kadar ülke konsolosluklarını kapatıp geri çekiliyor olması şüpheleri güçlendiriyor. 1998 Ceyhan’ı yerle yeksan eden deprem öncesinde ABD savaş gemilerinin olduğu söylentileri yaygın. Bir de hiçbir uyduya veya radara yakalanmadığı iddia edilen 500 atom füze tesiri taşıyan uranyum yüklü deprem çubuklarının yerin dibine 17 ile 20 km tesir ettiği yönünde yaygın bir iddia var. Bunların hepsini üst üste koyduğumuzda şüphelerimiz artmaktadır.

KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ KULDAN MI ALLAHTAN MI?

Yaklaşık 50 bin canımızı alan oluş şekli tartışmalı olan deprem Allah’tan mı yoksa kuldan mı? Cevap arayan bu soru ciddi manada kafamızı kurcalıyor. Bu felaketlerin hepsi tesadüfi olamaz. Bu iddiaları güçlü bir şekilde destekleyen yaklaşık 600 kilometrede neredeyse aynı şiddette depremin hiçbir çağda yaşanmaması, keza “Asker niye deprem sonrası saha inmedi?” sorusu var. Bu soruların cevabını da kimilerine göre Mehmetçik bilerek sahaya indirilmedi. Çünkü bu yapay bir deprem olabilir kuşkusu ile yapılacak fiili bir dış saldırıya karşı asker kışlada bekletildi, sahaya sadece Jandarma sürüldü deniliyor. Tabii bu iddiaların hepsi şehir efsanesi ama gerçek payı da olabilir. Üst üste koyduğumuz varsayımlar veya iddialar ister istemez hem kafamızı hem de aklımızı kurcalıyor.

Bizi birbirimizden acımasızca koparıp alan bu depremin düşündürdüğü birkaç önemli konu daha var. Onlardan biri de bu depremlere hazırlıklı olmadığımız gösteriyor. AFAD’ın kendi personelinin olması gerekmiyor ama devletin her  kurumundan özel sektörden felaket anında AFAD’ın emrine verilecek eğitimli donanımlı elemanların oluşturulmadığını gördük. Keza şiddetli deprem karşısında yeterince donanımlı personelin olmadığını gördük. AFAD yeniden yapılacak bir reform ile yapılanmalıdır. AFAD’ın elemanları yılın belli dönemlerinde uygulamalı tatbikatlara tabi tutulmaları gerekmektedir. Afet veya savaş anında AFAD elemanlarının toplanma alanı, amirleri kanunla belirlenmelidir. Bu tartışmaya açık olan deprem felaketi değil de  savaş hali de olabilirdi. Buna 7/24 hazırlıklı olmalıyız.

SADECE MÜTEAHHİTLER Mİ SUÇLU?

Devlet deprem yönetmeliğini her yıl güncellemelidir. Depremi ciddiye almalıyız. Nerede nasıl vuracağı belli olmaz. İster bu yapay depremler olsun, ister Allah tarafından verilen felaketler olsun. Tedbirli olmalıyız. Tedbir takdiri bozar. Ancak kaybolan canların sorumlusu olarak sadece müteahhitlerin gösterilmesini de doğru bulmuyorum. Çünkü müteahhit teknik eleman değil, işi finanse eden taraftır.

İlla ki müteahhit de sorumlu olsun ama müteahhitten önce, yıkılan binanın zemin etüdünü yapan firmalar var, binanın projesini, statiğini hesaplayan projeciler var. Dahası yapılan imalatların projeye uygun olup olmadığını, demirin çimentosunu kontrol eden yapı denetim firmaları var. Bununla da yetinmiyoruz. Bu projeye onay veren belediye İmar Müdürlükleri var. Hepsinden önemlisi deprem yönetmenliğini geliştiren bakanlık var. Bir de belediye meclis üyeleri var.  Bunların hepsinin sorgulanması, yargılanması gerekmez mi?

1998 yılında yaşanan Ceyhan depreminden sonra geliştirilen deprem yönetmeliğinin üzerinden canımızı acıtan kaç tane büyük deprem geçti. Niye hala akıllanamıyoruz? Niye depreme daha dayanıklı binalar inşa etmekten kaçınıyoruz. Radye temelli veya izalatörlü yapıları niye teşvik edemiyoruz. Bu sistemlerin daire maliyetlerine etkisi ne olabilir ki?

Sonuç itibariyle depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz ama neler yapmamız gerektiğini artık çok daha iyi biliyoruz.

 Depremin öldürmediğini, ihmaller yumağının öldürdüğünü yaşayarak gördük ve biliyoruz.

 Depremde ölmek istemiyorsak önlem alalım, eşyalarımızı sabitleyelim, can ve mal kaybımızı önleyelim.

Unutmayalım!

Sağlam temel, depreme engeldir. Uygun yerlere ev yapalım, sonra pişman olmayalım. Yine unutmayalım depreme önceden hazırlıklı olmak, hayat kurtarır. Deprem unutulmuş unutkanlığımız olmamalı. Tedbirimizi alalım, sarsılalım ama yıkılmayalım! Kahramanmaraş Depremi’nin yaşattıklarıyla hep ayık kalalım, asla rehavete kapılmayalım.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Bayraktar AKINCI’dan İHA-230 Süpersonik Füzesi ile çifte atış

Bayraktar AKINCI TİHA, Türkiye’nin ilk havadan karaya süpersonik füzesi olan İHA-230 Süpersonik Füzesi ile bir …

Bir yanıt yazın