Seçmenin sandık başına gitmesine çok az bir süre kalmışken, siyasi ağızlar çirkinleşmeye devam ediyor. Memleketin içerisinde bulunduğu ekonomik durumu görmezden gelen siyasi ağızlar, seçim vaadi yerine seçmenle alay etmeleri siyası kaygıları arttırıyor.
Siyasilerin kimisi apolet sökerken, diğeri kıraathane açmayı vaat ediyor. Her ne hikmetse, kimse işsizliğe, şişen atama yapılmayan öğretmen ataması kadrolarına, hayat pahalılığına, vergisini ödemekte zorlanan esnafa, çiftçinin içinde bulunduğu çıkmaza değinmiyor. Ülkeyi yangın yerine çevirmeyi hedefleyen Siyonistler, Türk insanı ile “tavşana kaç, tazıya tut” oyunu oynuyor. Siyasiler bu oyunun ne kadar bilincinde bilemiyorum ama, bildiğimiz tekbir şey var o da kaybedenin Türk Milleti, kazananın da Siyonistlerin, kan emici sömürgecilerin olacağıdır.
Ülkeyi ısrarla ekonomik istikrarsızlığa itmeye çalışan dış operasyonların şeflerinin ve onların yerli işbirlikçisi bazı siyasi ağızların, ülkenin geleceği ile ilgili olarak net bir kaygılarının olmadığını görüyoruz. Ve yine küresel hesaplar ve çıkarlar için kardeşin kardeşe, Müslümanın Müslümana söylememesi gereken sözlerin, yapmaması gereken zülüm ve eziyetlerin İngiliz Ajanlarının marifeti ile bize yaptırıldığını görüyoruz.
Neticede hepimiz kardeşiz. Bizim birbirimizden ayrımızın, gayrımızın olmadığını biliyoruz. Siyasi ve küresel hesaplar, uğruna bu ülkenin kaynakları geleceği feda edilmemeli, boş ve malayani işler aynı zamanda vaatlerle ülkemizin mali kaynakları, heder edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hani derler ya balık sudan çıkınca suyun kıymetini daha iyi anlar diye, biz de Anavatan’dan çok da uzakta olmasa Yavruvatan Kıbrıs’ta yabancıların siyasi ekonomik ağızlarını ve hesaplarını daha net görme aynı zamanda yorumlama şansına sahip olduk. Gördüğümüz ve burada da dillenen o ki batının ve Türkiye düşmanlarının Erdoğan gitsin de ne olursa olsun yönündeki tavırlarıdır. Batıya yaranmak isteyen bazı körfez ülkelerinin de 12 milyar dolar kaynak aktararak “Erdoğan’ın gitmesi için“ oluşturulan koalisyona destek olmaları hem korkutucu hem de endişe vericidir.
Erdoğan giderse, işsizlik, yoksulluk, döviz ve faiz lobisi rahata erecek, dolayısıyla değer kazanmada zirve yapan döviz kuru paritesi sözde düşecek. Buna inan var mı? diye soracak olursanız tereddütsüz bir şekilde vardır. Hem de yüzde 47 gibi bir kesim bu pembe yalanlara inanmaktadırlar. 2001 krizinde de aynı senaryoları gördük. Ülke halen piyon Kemal Derviş’in ekonomik politikaları ile yönetilmektedir. Gelen gideni aratmaktadır. Daha fazla yoksullaşmadan, yozlaşmadan, milli benliğimizi kaybetmeden, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız. Hadis-i Şerifte buyruluyor ki, “ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır” Allah’ın rahmetinden azaba düşmemek ve ülkemizin bekasını tehlikeye düşürmemek için Millet aklı olan “Cumhur İttifakı” etrafında kenetlenmemiz gerekmektedir.
Yarın geç olabilir! Düşününüz, Madımak Oteli yangınında Mollaoğlu’nu hain ilan edenler, onu bu katliamdan sorumlu tutanlar ne hikmetse bugün ona kurtarıcı gözüyle bakmaktadırlar. Hiçbir bilgeliği olmayan Karamollaoğlu’na bir de “bilge başkan” sıfatı yakıştırdılar. Millet ittifakı algısıyla aslında büyük bir yıkım planı hayata geçirilmek istenmektedir. 24 Haziran seçimlerine sayılı günlerin kaldığı şu günlerde siyasi ağızları, ülkemizin bölünmez bütünlüğü ve bekası için daha üsluplu bir dil kullanmalarına, karasız kalan seçmen kardeşlerimizi de Millet aklı olan “Cumhur İttifakı”nda birleşmeye davet ediyorum.
“Cumhur İttifakı’nın teminatı adam gibi adam, devlet gibi devlet adamı “Devlet Bahçeli beydir. Ona olan güvenimiz ve inancımız tamdır. O devletin çıkarını her şeyin üstünde tutan gerçek “bilge liderdir.” Bu işin vebalinden kurtulmak ve doğru yolu göstermek adına bizden söylenmesi. Karar yüce Türk Milleti’nindir.