18 Mart ve Çanakkale Geçilmez destanı!

18 Mart, bize Çanakkale geçilmezi ve ecdadımızın kahramanlıklarla dolu unutulmaz vatan savunmasını namus borcu gibi hatırlattığı tarihi bir gündür. Tarihinde asla bağımsızlığından taviz vermeyen aziz milletimiz bayrağını, onurunu ve vatanını korumak için ne fedakarlıklar yaptığını dünya sahnesinde cümle cihana birçok kez göstermiştir. Çanakkale, dünya milletlerinin hafızalarına kazınmış bir kahramanlık destanıdır..
Çanakkale destanı, insanlığın hafızasından çıkmayacak kadar derin, muhteşem, ama bir o kadar da hazin bir tablonun adıdır. Anneler ağıtlarıyla, şairler şiirleriyle, şehitler kanlarıyla, gaziler hatıralarıyla bu tabloyu tarihin unutulmaz sayfalarına altın harflerle kazınan ”Çanakkale Geçilmez” fermanı, kahraman ordumuzdan çok daha güçlü olan bir kuvvete karşı, inanılmaz bir mücadele verilerek kazanılmış, 253 bin imanlı vatan evladının, şahadet şerbetini içmesiyle tescillenmişştir.  Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır;  “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar”
Çanakkale’de renkleri, çehreleri, dilleri ve ırkları değişik milletlerden oluşan ordular Mehmetçiğin iman dolu göğsüne mermi yağdırmış ve  bu hali üstad M.Akif bakın nasıl tasvir etmiş;
Çehreler başka… Lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk…
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ
Hani, tâûna da züldür bu rezil istilâ!
Çanakkale zaferi, işte böyle bir ortamda, bütün mukaddes değerleriyle yok edilmek, tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin, var oluş mücadelesinin, emsalsiz kahramanlık destanının adıdır..

Çanakkale Zaferi, Yemen’den Edirne’ye, Kudüs’ten Kars’a, bütün ecdadımızın ortak değerler etrafında kenetlenmesinin, sarsılmaz iman ve azminin, din ve vatan sevgisinin unutulmaz belgesidir
Bugün o aziz ecdadın torunlarının aynı ruh ve inanca, aynı birlik, beraberlik ve dayanışmaya her zamandan daha çok ihtiyacı vardır. Bizlere düşen görev yaşanan bu kahramanlıkları ve içinde barındırdığı manevi ruhu gençlerimizin gönül dünyalarına nakşetmektir.
Milli Şairimiz M.Akif Ersoy İstiklal Marşımızı Çanakkale ruhu ile yazmış ve bizlere hediye etmiştir. İstiklal Marşı, Meclis’in 12 Mart 1921 tarihindeki oturumunda okunduğunda, sadece orada bulunanların değil, cephedeki askerlerin ve milletimizin duygularını eksiksiz ifade etmiş, büyük bir coşkuyla kabul edilmiştir.
Eğer bizler bugün, vatan ve hürriyetimize, din ve devletimize, can ve mal güvenliğine, bayrağımıza ve ezanımıza sahip isek, bunu vatan uğrunda canlarını feda eden şehitlerimize ve gazilerimize borçlu olduğumuzu unutmayalım.  Sözlerimi  İstiklal Marşımızın şu dizeleri ile bitirmek istiyorum.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Allah bu aziz milletin birlik ve beraberliğini bozmak isteyenlere fırsat vermesin. Kahraman ecdadımızın bize bıraktığı şehit kanlarıyla sulanmış adına Anadolu dediğimiz toprakları bölmek isteyenlerin oyununu ber taraf etsin.

Unutmayalım ki vatanın bölünmez bütünlüğünün teminatı şehitlik ve gazilik bilincinin hep diri tutulmasıdır.
Canlarını vererek bu güzel vatanımızı kuran ve koruyan, bizlere de miras bırakan şehit ve gazilerimizi kahraman ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyoruz.