Siyaset pazarında, tehlikeli senaryolar!

HDP’nin seçimlere parti olarak girmesi, siyasi hayat açısından önemli bir virajı işaret ediyor ama bu kendilerinin iradesi değil. Çünkü oyun kurucu ağababalar böyle senaryo yazıyor, onlar da figüran olarak alkış tutuyor. Siyaset pazarında oynan çok tehlikeli senaryolarla asıl maksat Türkiye’yi  kaosa sürüklemek, hızla Türk-Kürt çatışmasını çıkartıp bin yıllık kardeşliği bozmaktır.

HDP’nin yüzde 10’luk ülke barajının altında kalacağı kesin. HDP’nin baraj engelini bile bile parti olarak seçime gitmesi çok manidar. Oslo, Dolmabahçe, İmralı pazarlıklarının perde arkasını bilmiyoruz. Bildiğimiz tek bir şey  var. O da AKP-HDP işbirliğinin ve pazarlıklarının kamuoyundan gizli tutulmasıdır. Bu gizliliğin kripto şifreleri  8 Haziran sabahı elbette bir bir çözülecektir.  Bize göre çok sinsi bir plan ve hesap yapılıyor. Bu hesapta AKP tarafından  Kürtler her zamanki gibi kullanılacaktır. Çünkü Kürtler kullanılmaya çok müsait bir ırktır. Bu hesapla  HDP’nin bağımsız olarak çıkardıkları 35 civarında milletvekili büyük ölçüde AKP’nin hanesine yazılacak. Ve AKP’nin tek başına bir anayasa metni hazırlama, başkanlık sistemine geçme fırsatı hayat bulacaktır. Baraj engeline rağmen, HDP neden bağımsız adaylarla seçime gitmedi? Sizce Cumhurbaşkanlığı seçiminde  aldığı oylara mı güvendi? Yoksa Başkanlık sistemi ile elde edilecek Eyalet sistemi için yapılan pazarlığın gizlenen metnin gereği mi? Bu sorular henüz zinlerde olduğu gibi, toplumda da cevap bulamamıştır.

Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 9’u bulması, bu seçimlerin özel niteliğinden ötürü kendi başına veri olarak ele alınamaz. Çünkü yapılan kamuoyu yoklamalarına karşılaştırmalı olarak bakıldığında HDP’nin yüzde 7 civarında bir oy potansiyeli olduğunu gösteriyor.  HDP 3 puanlık bu farkı kapatabilir, yüzde 10 ülke barajını aşabilirse, siyasi hayatta bir kitle partisi olarak yerini bulacaktır. Demokratik rejim açısında olumlu bir gelişme de olur. Ancak terör örgütü PKK’dan soyutlanması şartı ile. Bu da mümkün müdür? Başlı başına ayrı bir tartışma konusu.  Böyle bir durumda HDP 63 civarında milletvekili çıkaracak ve bunun 20-25’e yakınını AKP’den alacaktır. Bu sonuç, AKP’nin anayasal çoğunluğun gerisine düşme ihtimali demektedir. Başkanlık sisteminden vazgeçme ya da onu zorlayacak bir başka pazarlıklar pastasına dönüştürme zaferi olacaktır. Bu durumda pazarlıkların iki anlamı olduğu açıktır. Bu konuya daha fazla dalmak istemem.

7 haziran’da yapılacak seçimlerin, Türkiye’de keskin kutuplaşma ve başkanlık sistemi tartışmalarının bu kutuplaşmanın yeni taşıyıcısı olduğunu göz önüne getirirsek, yukarıda altını çizdiğimiz hususların sinerji etrafında farklı muhalif kesimlerde HDP’ye doğru bir hareketlenme hiç şaşırtıcı olmaz.

HDP etrafındaki tartışmalar, muhalefette de benzer, hatta daha kuvvetli bir durumun yaşanma ihtimaline işaret ediyor.

HDP’nin barajı aşması durumunda öngörüsü açık olan odur ki, önümüzdeki seçimlerde görünürde ana yarış AKP ile HDP arasında olacaktır. Burada yapılmak istenen HDP’yi ana muhalefet partisi CHP’nin yerine koymak, Sosyalist söylemlerinden hızla uzaklaşan Vatan Partisini milliyetçilik söylemlerine bürüyerek, MHP’nin yerine oturtmaktır. Bu ne kadar akıllı bir iş olur bilmem?  Yapılmak istenen bu. Ancak karar Aziz Türk Milletinindir. MHP’siz ve CHP’siz bir Türkiye düşünmek bize göre çok yanlış ve anlamsız bir düşünce tarzı olur. Bu iki güzide partinin Türk Siyasetine rekabet kattığını, aynı zamanda oto kontrol mekanizmasını oluşturduklarını inkar etmek büyük bir hainlik olur.

Onun için her Türk vatandaşının sandığa gitmeden evel iyi düşünmesi gerektiğini asla unutmamalıdır. KAOS ve  bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olan Aziz Milletimiz bu tehlikeli senaryoları iyi tahlil etmeli, ülkenin sigortası konumunda olan MHP’yi baştacı etmesini bilmelidir. Vatanın bölünmez bütünlüğü tam anlamıyla tehlikeye düştüğünde ah vah etmemek için bu  önerimin partizanca yorumlanmamasını hasseten istirham ediyorum. Acizane bendeniz bin yıllık kardeşliğimizin bozulacağından ziyadesiyle endişelenmekteyim.

Bizim vazifemiz Aziz Milletimize siyaset pazarında, oynatılmak istenen tehlikeli senaryoları tarafsız bir şekilde tahlil etmek, onları doğru bilgilendirmektir. Oy sizin, karar sizin Aziz Milletim.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Artık “YETER” diyoruz!

Aziz Dağtekin Yazdı Irak’ın kuzeyinde on iki yiğit vatan evladı vatan savunmasında kalleş saldırılarda şehit …

Bir yanıt yazın