Dünya, hızla terörizme savaş açmalıdır. Bu savaşta, din, dil, ırk farkı gözetilmeden yek vücut olunmalıdır. Dünya barışını tehdit ve provake eden, destek veren ülkeler, teşhir edilmelidir. Bu gün Paris’te dünya liderlerinin buluştuğu sessiz Cumhuriyet yürüyüşünde bir kenetlenme söz konusu oldu. Dileriz bu davranış bütün terörist eylemler için örnek olur.
Ve yine dileriz ki, aynı hassasiyet acılara boğulan Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Suriye’de, Kerkük’te, Irak’ta hatta dışlanan tüm İslam coğrafyasında görmek istiyoruz. Fakat iki yüzlü Avrupa ülkeleri, bu coğrafyada çok sinsi oyunlar peşinden oldukları için gözleri kör, kulakları sağır, hislerini kaybetmiş durumdalar. Onlar için sadece ve sadece sömürgeci gibi davranış sergilemek. İnsan hayatı başka ülkeden ve inançtan olunca hiç kıymeti olmaz.
Şimdi size kısa iki açıklama ile Avrupa’nın gerçek yüzünü tahlil etmiş olacağım. Birincisi; Sizce Paris’teki saldırının, zamanlaması neyi çağrıştırıyor?
Hatırlanacağı üzere; Fransa ve bazı AB ülkeleri Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyınca İsrail, ‘Fransa sen bunun faturasını ağır ödersin’ demişti. Ne dersiniz? Fransa İslamlaşmanın AB’de en yüksek olduğu bir ülke olduğuna göre son olaylarda bunun payı da olmuş olabilir mi? Fransa’da bu vahşeti işleyen iki kardeşin anne ve babası ölmüş ve ikisi de Fransız yetiştirme yurtlarında eğitilmişler. Yani her şeyiyle Fransız. Fransa’daki terörün ana hedefi Müslümanlar’ı Avrupa’dan atmak. Bu oyunu bozalım. Hissi değil akıllı olalım. Terör İslam’a mal edildikçe El Kaide ve İŞİD gibi örgütler kârlı çıkar. İsrail güçlenir. Onun için bu saldırının merkezini, proje ve fikir hata para babalarını iyi tahlil etmek lazım. Bu iki kardeş yetiştikleri, ekmeğini yedikleri yetiştirme yurdundan kalkıp Fransa’daki dergiyi basacaklar vay canına!…
İkincisi ise; aynı günde Boko Haram’ın Nijerya’daki katliamlarını kimse görmedi. Ve sıradan bir olaymış gibi gösterildi. Nijerya’da bir köyü basan terör örgütü, 2 bin kişiyi öldürdü. Dünya basını Fransa’daki kadar tepki göstermedi; peki neden? Ortadoğu’da binlerce insan her gün öldürülüyor. Avrupa ve insan hakları kuruluşları nerede? Ölü kalitesi farkı mı, yoksa milliyet ve dini fark mı? Bunu Avrupalının, dünya barışına katkı koymak isteyenlerin cevaplamasını çok isterim.
Ülkemiz gerek içerden, gerek dışardan beslenen terörist eylemlere çok bedel ödedi. Hala da ödüyor. Ülke olarak terör konusunda hiçbir zaman çifte standart sergilemedik. Avrupa için birlik tablosu ortaya çıktı. Bu haklı haykırışı Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa’lıya kalbinden seslenerek dillendirdi. Başbakan dedi ki: Aynı hassasiyeti Cami saldırılarına karşı da bekleriz. Suriye ve Filistin için de sesimizi yükselteceğiz. Türkiye’nin teröre karşı tutumu ilkeseldir. Türk bayrakları ile “Biz buradayız” mesajı verildi. Geçmişte terörden çok acı çekmiş bir ülke olarak bundan sonra da dünyanın neresinde olursa olsun terör faaliyetine karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Yine dünyada nerede olursa olsun, devlet terörü anlamında, kendi halkına veya Filistin’de olduğu gibi Filistinlilere yönelik baskı ve zulüm uygulayanlara karşı da Suriye’de veya Filistin’de veya diğer ülkelerde, sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. İnsan canı, insanın değeri söz konusu olduğunda, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da etnik ve mezhebi kökene, dini arka plana bakmadan insan onuruna, insani değerleri aynı saygıyı beklediğimizi vurgulamak istiyoruz .
Başbakan’ı bu konuşmasından dolayı takdir ediyorum. Biz millet olarak gerçekten terörist eylemlere çok bedel ödedik. Bu bedel hem manevi hem de maddi oldu. Öyleyse ey Avrupa, önce iğneyi kendinize batırın ki, çuvaldızı batırdıklarınızın canının nasıl ağrıdığını, dahası acının ne olduğunu daha iyi anlayabilesiniz.