Ülkemizi karanlığa, çıkmaza sürüklemek isteyenler galiba tam manasıyla muvaffak oluyorlar. Bizim kadar ecdadından korkan, ecdadının yolundan sapan bir toplum daha görmezsiniz.
Osmanlı İmparatorluğu bir cihan imparatorluğuydu. Bu imparatorluğun tek bir gayesi vardı. O da cihan-ı şumul davasını yaymaktı. Onların gayesi şimdikiler gibi günü kurtarmak asla değildi. Günümüzde her gün yeni bir gündem maddesi, her gün yeni bir kaos senaryosu sürüp gidiyor. Çünkü emperyalist ağa babalar böyle istiyor. Çünkü bu emperyalist ağa babaların tek bir gayesi var uyuttukları devi bir daha uyanmamak üzere uyandırmamak. Dev uyanırsa bütün oyunları bozulacaktır.
Dün bu oyunun bir parçası olan malum medya kuruluşuna şafak operasyonu ile baskın düzenlendi. Gerekçe “paralel yapı” oluşumu. Bu oluşum var ise, bir günlük bir mesele olmamalı. Daha düne kadar, diz dize, kol kola girdiğiniz yolda bunların bu yapısından haberiniz yok muydu? vardı da oyun buraya kadar mıydı? Bunların hepsi uyutmaca senaryolar. Şunu derseniz ki devlet içinde devlet olmak istiyorlar. Buna kesinlikle katılırm. Devlet için devlet elbette olmaz. Ama tavşana kaç tazıya tut oyunu bir devlete veya devlet adamına asla yakışmaz. Şimdi bu operasyonlarla ne yapılmak isteniyor? Gündemi nerelere çekip, neler yapılmak, kimlerle neyin pazarlığı yapılıyor merak ediyorum doğrusu. Bunun kokusu da elbette çıkacaktır. Ama o zaman da atını alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacak. Biz kimsenin avukatlığına soyunmuyoruz. Böyle bir niyetimiz de yok. Bir basın kuruluşuna şafak atmadan baskın düzenlenmesi hiç etik değil. Basın, siyaset adamı,Devlet Adamı, işveren, işçi, yargı kısacası hiç kimse kendisini hukukun üstünde görmemeli. Gördüğü an tuz koktu demektir. Bilirsiniz, Anadolu’da tuzun kokması pek hayra yorumlanmaz. Tuzun kokması demek, adaletin, yargının yanlı olması, siyasetin emrine girmesidir. Tuz kokunca, biliriz ki şeriatin kestiği parmak acır. Acıyı dindiren ve akan durduran kokmayan tuzdur. Bu tuz yansız, tarafsız yargının kararıdır. Mülkün temeli olan adalet herkesin güvencesidir. Unutulmamalı ki; hep üstte olacağım, benim dediğim dedik, öttürdüğüm düdük diyenlerin de güvencesi adalettir.
Hülasa Adalet herkes için gereklidir. Bunun başka yolu yoktur. Yargıdan yargıçtan, adaletsizlikten şikayeti olanların gideceği tek yer yine adalettir.
Düşünce ve yaşam tarzı bana ters olsa da merhum Mahsun-i Şerif sanki bu günleri görür gibi, adam kayırmanın, taraf tutmanın, çalmanın, soymanın, milleti uyutmanın nasıl gerçekleştiğini aşağıdaki dizelerde güzelce anlatıyor. Fazla söz ne hacet? Yuh yuh tuzu kokutanlara yuhhhhhh.
Uzaktan Yakından Yuh Çekme Bana
Sana Senin Gibi Baktım İse Yuh
Efendi Görünüp Bütün İnsana
Hakkın Kullarını Yıktım İse Yuh
Bu Kadar Milletin Hakkın Alanlar
Onları Kandırıp Zevke Dalanlar
Diplomayla Olmaz Hakim Olanlar
Suçsuzun Başına Çöktüm İse Yuh
Ben İnsanım Benden Başlar Asalet
Asillere Paydos, Beye Nihayet
Şu İnsanlık Derde Girerse Şayet
Ona Yar Olmaktan Bıktım İse Yuh
Yuh Yuh Soyanlara
Soyup Kaçıp Doyanlara
İnsanlara Kıyanlara
Yuh Nefsine Uyanlara Yuh