Hani şair diyor ya” Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Diye, senin de vatan sevgisiyle yanan kalbin, yine vatan sevgisiyle şehit olarak söndü. Müjdeler olsun, Bayrak oldun yurdun her köşesinde dalgalandın şehidim.
Anlı ak başı dik olarak vatan için, hakka yürüdün.
Unutma ki sana kıyanlara karşı kederimiz ve öfkemiz çığ gibi büyük, sabrımız tahammül edilemeyecek boyuttadır. Suskunluğumuzun sebebini biliyorsun ama, bilmeyenler illa ki vardır. Onlarda bilsinler ki suskunluğumuz vatan sevgisindendir.
Dün vatanı bölmek için Ay yıldızımızın yerine orak-çekiçli bayrak çekmek isteyenlere bayrak olan
bu kutlu davanın ilk şehidi Ruhi Kılıçkıran’a selamlar olsun. Dün ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkıran’a kim, nasıl hangi maksatla kıydıysa, sana da aynı emperyalist güçlerin yerli işbirlikçi uşaklarının ne için kıydığını çok iyi biliyoruz.
Yine biliyoruz ki, sana kıyanlar Kürt değil. Çünkü; Kürt-Türk kardeştir. Sana kıyan kürt kimliğine bürünen kalleşlerdir.
Şunu da iyi bil ki hakka yürüdüğünü duyan ve ardından sokağa ilk dökülen Adıyamanlı dava arkadaşların oldu. Şehitler ölmez vatan bölünmez diye 80 milyona karşı haykırdı.
Kısacası yüreğimizi körpecik yaşta yakarak hakka gittin ama biliyorsun ki bir ölür, bin diriliriz.
Sen de Ülkü yolunun son yolcusu ve şehidi olmadın ve olmayacaksın.
Sana sırası gelmişken, şunu da söyleyeyim, bütün dava arkadaşların seni yalnız bırakmadılar. Bu davanın bilge lideri Devlet Bahçeli bey de sana kıyanlara ve emperyalizme kucak açanlara öfke kustu. Gel gelelim vatan sevgisi, her zaman ki gibi hislerin önüne geçti. Milyonlara haykırarak şunları söyledi: Öfkemiz dağ gibi, durum çok ciddi, tehdit çok büyük, kederimiz tahammül edilemeyecek boyuttadır. PKK’lı alçaklar AKP’nin yardım ve yataklığıyla Türkiye’nin her yerine mevzilenmekte, hayatın her alanına nüfuz etmektedir. Yıkım projesiyle belini doğrultan, ihanet süreciyle şımaran ve kuduran teröristler masum canlara, hiçbir suçu ve günahı olmayan vatan evlatlarına kıymaktadır. Türkiye sözün bittiği noktaya doğru günden güne savrulmakta, yönetilemez, öngörülemez bir hale hızla sürüklenmektedir. İç kavga ve karışıklık ortamı planlayan çevrelerin oyun ve tezgahları toplumsal huzur ve asayişe kast etmekte, bunun yanında birlikte yaşama iradesini kırmaktadır”
Yine davanın çilekeşi, Oktay Vural Abin de mecliste sana kıyıldığını duyunca bir süre konuşamadı. Sözler boğazında düğümlenirken, gözlerinden yaşlar aktı.
Başbuğumuzun oğlu Tuğrul Türkeş’ de acısından kahroldu. O da üzüntüsü şu satırlarla dile getirdi: Ancak ne söylediklerimiz, ne de yazdıklarımız kifayet etmedi. İpin ucu puştun elinde olduğu için puşt puştluğunu yapmaya devam etti. Cengiz Akyıldız’dan sonra açılıma kurban ettiğimiz şehit sayısı Fırat’la devam etti. Dedi.
Şehidim ; Annen de kutlu son yolculuğunda seni yalnız bırakmadı. Resmini göğsüne koydu, seni 9 ay gururla karnında taşıdığı gibi, o son hatıranı da taşıdı.
Baban da zor ayakta durdu. Evlat acısına hangi baba dayanabilirdi ki,
Ama yine metanetle bir an olsun baş ucundan ayrılmadı. Sana sımsıkı sarıldı ve sana kıyanlara bak ne dedi: Ben CHP’liyim, yönetici değilim. Gider oyumu kullanırım. Ama oğlum MHP’li oldu. Suç mu öyle olması? Oğlum Türk olduğu için saldırıya uğradı. Oğlumun üç ayı vardı mezun olmasına. Ona izin vermediler. Hep başarılı öğrencileri seçiyorlar. Bu organize bir hareket. Bu olaylar bitecek mi? Bitmeyecek, yine devam edecek. Önlem alınsın. Benim başıma geldi. Ben acıyı yaşadım başkaları yaşamasın
Ve unutma ki seni onbinlerce dava arkadaşın ve gönüldaşın yalnız bırakmadı.
Şehidim; İzmir’den bayrak oldun. Yurdun her yanına dalga dalga yayıldın. Sevenin de sevmiyenin de gönlünde yer aldın. Çünkü sen herkesin gönlünde bayrak oldun.
Gözün arkada kalmasın. Devrettiğin vatan nöbeti bil ki yerde değil, emin eller de.
Şehidim yeter ki sen rahat uyu. Biz acımızı döğümleyerek kalbimize gömdük.
Bu satırları yazarken , üzüntüsü gözlerinden dolu dolu yaş akan ve 12 Eylül öncesini yaşayan bir gazeteci abin olarak, diyorum ki rahat uyu yiğit şehidim.
Biliyoruz ki vatan sevgisi imandandır.