İnsanlar birbirlerini bir kaç kez görünce kendilerini dost sanırlar. Menfaatler karışınca da olmadık melanet sergilerler. Kısacası menfaatler çakışınca olmayan dostlar da bitiveriyor. Günlük ticari sosyal ve içtimai hayatımızda bu gibi kavramlara şahit oluyoruz.
Kime nerede, nasıl ve ne şekilde dost diyeceğimizi bilmiyoruz. Diğer bir ifade ile dostluğun ne kadar kutsal olduğunu anlamıyoruz. Dost kavramınına günlük ticari hayatımızda olduğu gibi siyasi ve içtimai hayattımızda da yaşıyoruz.. Dost dediklerimize yeri geldiğinde, menfaatlerimize ters düştüklerinde dirsek çevirebiliyoruz. Oysa dostluklar matamatiksel olmalı. Sevgiyi çarpmalı, sevinci paylaşmalı, acıyı bölmelidir.
Günümüzde menfaat ve çıkar ile ilişkilendirilen dostluklar pamuk ipliğine bağlı olduğu unutulmamalıdır. Pamuk ipliğine bağlı olan bu sahte dostluklar, nerede nasıl kopacağı bellidir.Yeri gelmişken dostluk ile ilgili ibretlik bir mekibe atlatmak istiyorum.. Bir gün Hz.Musa bir kafirle tartışır. Kimin haklı olduğunu anlamak için ateş yakmışlar. Ateşte yanmayan haklıdır demişler.
Hz.Musa ve kafir elele tutuşup öyle geçmişler, fakat kafir adam yanmamış. Hz.Musa Cenabı Hakk’a sormuş: Ya Rabbi, beni yakmayışını anlarım da kafiri niye yakmadın?
Cenab-ı hakk buyurmuş:
Ey Musa!
Bilmez misin ki biz dostumuzun elinden tutanı yakmayız? En güzel dosta tutunmak ve unutulmaz dostluklar edinmek dileğiyle..