Bir ayağı gizlenen 6’lı Masa niçin kuruldu? Hedefi nedir? Kimler tarafından desteklenip yönetiliyor? 9 aydan beri toplanıp toplanıp dağılan masada paylaşılmayan nedir ki bir aday açıklanmıyor. Hedefi ve rotası belli olmayan ötekiler tarafından dizayn edildiğini bu maksatla erken kurulan masanın erken dağılacağı düşüncesindeyiz. İlkeleri ve prensipleri olmayan masalarda her zaman için sıkıntılar olur ve dağılmaya yüz tutar. Bir ayağı gizli toplanıp toplanıp dağılan 6’lı masadaki gibi.
Seçime çok az bir sürenin kaldığı şu günlerde yuvarlak bir masanın etrafında toplanıp toplanıp dağılan hedefi ve misyonları saklanan Millet ittifakının hal ve gidişi bize adeta kayınvalidelerin Zühal Topal ile “YEMEKTEYİZ” tv programını hatırlatıyor. Görüyoruz ki 9 ayda aday belirlemeyen Millet ittifakının iktidar olsa dahi dağılması da uzun sürmeyecektir. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur misali bu toplantılarda da memleket hayrına bir şeyin çıkmayacağı gün gibi ortadadır. Sırf Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin düşüncesiyle hareket etmek ülke için son derece zararlıdır. Dünyada olduğu gibi bizde de her alanda bazı işler ters gidiyor. Bunu inkar eden yok. Tamam hayat pahalılığı var. Enflasyon da çok yüksek. Tamam Erdoğan iktidardan kurtulalım. Peki be kardeşim kiminle hangi yenilikçi politikalarla kurtulacağız. Erdoğan’dan kurtuluşun yolu 13 sene Erdoğan’ın bakanlığını yapmış Babacan’da mı? Suriyelileri angajman kuralları gereği bu ülkenin başına bela eden 6’lı Masadaki Davutoğlu’nda mı? O getirmedi mi Suriyelileri? Bu milletin başına bela etmedi mi? kendi iç bünyesinde bütünlük sağlamayan 6 benzemez de mi? Şimdi 9 ayda aday belirlemediniz, yarın kazaen iktidar olsanız herhalde ancak bir yılda hükümeti kuraamaz devlet çarkını işletir hale getiremezsiniz. Bir aday 9 ayda belirlenemiyorsa 6 parçalı bir yönetimle hükümet iş nasıl kurulacak?
Bir diğer can alıcı konu da bir zamanlar bu ülkenin bekası için Türkiye Büyük Millet Meclisine bir Libya ve Suriye tezkeresi geldi. İYİ Parti, “EVET” oyu verdi, CHP ise “HAYIR” demedi mi? Şimdi CHP diyor ki “İktidar olduğumuzda İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayacağız”. Temel Karamollaoğlu da diyor ki “İyi ki İstanbul sözleşmesinden çıktık”. Ergenekon konusunda CHP, “Bu konu kapanmıştır” diyor. Ali Babacan, “İktidar olduğumuzda yeniden açacağız” diyor. Kamulaştırma konusunda Ali Babacan “Yapamazsın” diyor; CHP, “Yapacağım” diyor. Suriyelileri CHP ve İYİ Parti “Göndereceğiz” diyor. Ali Babacan “Gönderemezsiniz. Öyle kolay değil” diyor. Kafaları karışık olan bir ayağı gizlenen 6’lı masada gerçekten fikirler net olmadığı gibi, kafaları da uyuşmuyor.
Türkiye’nin Akdeniz’de olması için Libya tezkeresine “evet” demeyen, “Mavi vatan”ı savunmayan bu milletin ve memleketin hayrına hiçbir tezi olmayana bu kadar çelişkiye rağmen nasıl güvenelim. Unutmamak gerekir ki, siyaset üstü olan bazı ulusal konuları siyaset malzemesi yapmamak gerekir. Şimdi Kılıçdaroğlu, “Bu S-400 burularını niçin aldınız? Bize kim saldıracak? İran mı, Suriye mi, Yunanistan mı?” diye soruyor. Yahu Allah aşkına çatısı olmayan bir evde yaşamını sürdüren bir akıllıya rastladınız mı hiç? Neymiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti, NATO üyesiymiş, birilerinin saldırması mümkün değilmiş! Peki NATO üyesi ülkeler değil mi ki, PKK’ya, YPG’ye silah vererek bizi sırtımızdan vuranlar. Peki, NATO üyesi ülkeler değil mi Adalar Denizinde bize karşı 12 üs kurdurup silahlananlar. Peki, NATO Üyesi ülkeler değil mi bütün Türk düşmanlarını ülkelerinde krallar gibi ağırlayıp, koruyup kollayanlar. Bu körlüğünüzün sebebi nedir? Gerilim siyasetiyle ülkenin huzur ve sükununu bozmaya, devletin fabrika ayarlarıyla oynama hastalığını kim size aşıladı? Araba almayın, devlete borçlarınızı ödemeyin gibi tahrik edici bir ağızla gerilim siyaseti size belki 3-5 oy kazandırabilir ama bu millet huzur istiyor huzur. Anlayın artık bu hassasiyetleri.
Yok S-400’ü niçin aldınız? Yok araba almayın, yok elektrik parası ödemeyin diyen bir siyasi irade boş bir iradedir. Unutmayalım S-400, bir savunma sistemidir. Türkiye, hava sahasını korumak için S-400 almıştır. Şimdi ülkeyi yönetmeye talip olan ana muhalefetin çıkıp, S-400’ü eleştirmesi doğru değil, ben de seninleyim deyip ABD’ye göz kırpmasıdır, “Senin adamınım” demesidir. Biz bu eleştirileri ve çıkışları böyle okuyor böyle yorumluyoruz. Türkiye, kendisini savunabilmesi için S-400 alması gerekiyorsa S-400 alacak. F-35 alması gerekiyorsa F-35 alacak. Türkiye’yi yönetmeye talip olanların “Ne işimiz var Azerbaycan’da, ne işimiz var Suriye’de, ne işimiz var Libya’da?” demeyecek. Türkiye Azerbaycan’da da, Suriye’de de, Libya’da da hatta mazlumların medet beklediği her yerde kimseye sormadan danışmadan ülkesinin çıkarlarını düşünerek olacak ve olmalıdır.
Orada, bura da ne işimiz var düşüncesinde olanların ülkeyi yönetmeye talip olmaya kalkışmaları son derece sakıncalıdır. İkide bir yuvarlak masada toplanıp toplanıp ülkenin gündemini meşgul edenlerin, ülkesini dış güçlere şikayet edenlerin, aday çıkarma noktasında kafası karışık olanların, seçmenin de kafasını karıştırıyorlar. Neymiş güvenmiyorlarmış aday isimi vermeye. Algı ile kirleteceklermiş. Yahu be kardeşim Erdoğan 20 yıldır iktidarda hayat pahalılığına ve yüksek enflasyona rağmen aday. Kirlenmekten korkmuyor adayım diyor. Siz iki günde kirlenmekten korktuğunuz adaya bu millet nasıl güvensin de size oy versin? Demek ki adayınız çok temiz biri değil!.. Seçmen size kırmızı kartı gösterir. Temizlen de gel der.
Sonuç itibariyle kimin ne hesabı olursa olsun. Kimin ne kadar çıkar ilişkili gizli ajandası bulunursa bulunsun. İnadına ulusal çıkarlarımız için, bekamız için, ulusal bütünlüğümüz için Cumhur ittifakının etrafında birleşmemiz lazım. Yoksa ne kadar çıkar amaçlı suç ve terör örgütleri varsa hepsi cezaevlerinden tahliye edilecek, İHA, SİHA üretimi duracak, ülke ABD güdümüne girecek. Tıpkı Abdülhamid Han’ın 10 yılda yaptığı kalkınmayı, 3 yılda yer ile yeksan eden masonist paşaların yaptığı gibi.