Toplum olarak öz benliğimizden koptuğumuz yetmiyormuş gibi, birbirimizi arkadan hançerlemeye, hak etmediğimiz şeylere sahip olmaya çalışır hale geldik. Hazımsızlık kıskançlık ruhumuzu karatmış. Bu çirkinlikler bize cahiliye dönemini hatırlatıyor. Çünkü o dönemlerde dostluklar arkadaşlıklar kısacası her şey varlığa göre değer görürmüş.
Çok meşhur bir ata sözümüz vardır “Düşenin dostu olmaz.” diye. Bu söz, cahiliye toplumu bireylerinin zor zamanlarında ve ihtiyaçları olduğunda yanlarında gerçek bir dost bulamamaları sebebiyle doğrudur. Oysa yaşamda dostluk, vefa ve sadakat gibi kavramlar çok büyük önem taşır. Her insan örneğin hasta olduğunda, maddi sıkıntı içindeyken ya da manevi bir desteğe ihtiyaç duyduğunda yanında gerçek ve samimi bir dost bulunmasını ister. Ancak toplumda ilişkiler genellikle çıkarlara dayalı olduğu için, kişinin böyle bir dost bulması imkansız hale gelmiştir
Dahası yardımcı olmak bir yana, yıllarca dost zannedilen kişilerin gerçek yüzleri bu zorlu dönemlerde ortaya çıkar. Çok varlıklı bir yaşamı olan, son model arabalarla dolaşan, lüks yerlerde yemek yiyen kişi, geniş bir arkadaş çevresine sahip olur. Etrafında sayısız ’dost’u vardır. Ancak bu insan bir gün zora düşerse, işi bozulursa, varlığını yitirirse çevresiyle ilişkisi nasıl olur? İnan ki siz de benim gibi merak ediyorsunuzdur.
Gezdirmezse, para saçmazsa, yemeğe davet etmezse, dostları yine eski ilgi ve saygıyı gösterirler mi?.. Tam aksine dostlarının tümü ondan yüz çevirir. Karşılaştıklarında görmezlikten gelir hatta arkasından alay ederler. Gerçekte değişen, o varlıklı kişinin yalnızca görüntüsü ve yaşantısıdır; ruhu aynıdır. Ancak din dışı toplumlardaki dostluklar dış görünüş ve maddiyat kaynaklı olduğundan, tüm sahte dostlar bir anda kaybolur, kişi de yapayalnız kalıverir.
Birçok evli çift için de benzer bir durum söz konusudur. İyi ve kötü günde birbirlerinin yanında olacaklarına dair söz veren çiftler, karşılıklı çıkarlar sona erdiğinde gerçek yüzlerini ortaya koyarlar. Örneğin eşlerden biri herhangi bir kaza sonucunda felç kalsa, acaba diğerinin tavrı ne olur? Bir süre eşine bakar, yardım eder ancak kendince zarar gördüğünü düşündüğünde her şey bir anda değişir. Eşini terk etmeyen kimse de genellikle merhamet ettiğinden değil, etrafından tepki almamak için yapar. Fazla söze gerek var mı bilmiyorum ama isterseniz sözü usta kalem şair İbrahim DİZLEK beye bırakalım. O da dostlukları kısaca erozyona uğrayan ınsanlığımı aşağıdaki dizelerde ne güzel anlatıyor.
Düşme
Düşersen bağımsızlıgını ilan eder dostların
Görüş günlerin yasaklanır,gelenin gidenin olmaz
Bayram eder düşmanların
Düşme..
Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair…
Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde düşme..
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce
Yaralanır duyguların en derinden
Düşme..
Düştün mü ilk once guvendiklerin vurur sırtından
kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun
Bir bir uzaklaşır dostların senden
tutacak dal bulamaz yorulursun düşme..
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata
gözyaşlarını dökersin her gece yastığa
Yılanın ne kadar masum, kurtun suçsuz
Çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce
Düşme…
Düşenin dünyada dostu yok imiş aman aman
yok imiş ölem ölem
Düşme…
Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya
Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun
İki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken
Sen kederinden kahrolursun
Düşme..
Düştüm mü .. Baş ucunda bir tek anan olur
Gerisi yalan olur
İmdat demeye engel olur gururun düşme.
Kalıbı beş para etmez adamın soyledigi sözler yaralanır olur
Düşme
Düşersen maziye dalar gider gözlerin
Yazılmamış hikaye olursun
Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme..
Haddinide hesabınıda bileceksin bugunlerde
Yoksa farkın kalmaz bu yolda gelip gidenlerden
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse
Düşme..
En iyisimi bir kurşun sık hayatının orta yerine
Barut izleri kalsın ellerinde
Ama Sakın düşme..
Düşenin dünyada dostu yok imiş..