Şer odakları ülkemizi daha doğrusu coğrafyamızı savaşa sürüklemek için elinden gelen her türlü melaneti sergilemekten kaçınmıyorlar.
Çok merak ediyorum; sözde dünyayı yöneten süper güçler, IŞİD, PKK, Esat, Hizbullah gibi örgüt yada zalimleri yenecek, yönetecek güçte değiller mi ki güçsüzden medet umuyorlar.
Daha düne kadar destekledikleri, mühimmat sağladıkları PKK, binlerce insanımızı katlederken, kimsenin kılı bile kıpırdamıyordu. Şimdi Oyun kurucular, IŞİD diye bir örgüt kurdular, çokça da figüran topladıkları için istedikleri oyunun senaryosunu yazıp oynuyorlar. Biz ise, bunlara alkış tutuyoruz.
Belli bir dış politikamız ve stratejimiz yok. Günü kurtarmanın davasındayız. Çünkü; 50, 100, 500, 1000 yıllık eylem planlarımız yok. Dolayısıyla diplomasi de zayıf. Her ne kadar son yaşadıklarımızla övünüyorsak da bizce yanlış. Bu işin arkasında mutlaka bir iş var. Öcalan’ı bize teslim edip, “emanetimizi iyi koruyun” dedikleri gibi. Tabii ki uluslar arası literatürde buna diplomasi deniyor. Söz diplomasi de açılmışken, bir hikaye atlatmadan geçemeyeceğim.
Günün birinde kurnazlığı ile tanınan Tilki; ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken acıktığını his etmiş ve avını aramaya başlamış. Tam o sırada bir bakmış ki ne görsün. Karşıdan dev bir Leopar geliyor . Derken bizim Tilki’yi ölüm korkusu sarmış. “Eyvah! Şimdi bu leopar beni yer” diye düşünmüş . Etrafına, sağına-soluna bakmış, bir çıkış yolu ararken, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen kıvrak zekasını kullanarak arkasını leoparın geldiği yere dönmüş ve kemikleri kemirmeye başlamış. Bu arada arkadaki Leopar’ın da hareketini kestirmeye çalışıyormuş. Derken, Leopar tam saldıracakken, Tilki kendi kendine konuşmuş: Hımm ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı? Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış. Bu korkak ve ürken ne zaman güçlendi. Derken korkudan en yakındaki ağaca tırmanarak kendisini sağlama almış.
Leopar, “Tam zamanında canımı kurtardım yoksa bu Tilki’ye yem olacaktım.” diye mırıldanmış. Bütün olup bitenleri bir başka ağacın üstündeki dalda izleyen bir de maymun varmış. O da Tilki ile Leoparın arasındaki diyaloğu izliyormuş. Leoparın kendisini yiyeceğini düşünen maymun canını kurtarmanın derdine düşmüş. Ne yapsam da bu leopardan kurtulsam? Derken yalakalıkla maymun, leopar’a yaklaşmış neler olduğunu sormuş.
Leopar, Tilki’nin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna: “Atla sırtıma, gidip şu Tilki’yi yakalayalım demiş. Leopar’ın niyeti maymunu Tilki’ye kurban etmek, tehlikeyi bertaraf etmekmiş. Bu oyunu fark eden Tilki, bakmış kızgın leopar sırtındaki maymunla birlikte süratle kendisine doğru öfke ile geliyor. Kaçmayı da düşünmeyen Tilki, tekrar arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken, yine kendi kendine konuşarak: “Şu aptal maymun da nerede kaldı..? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hala haber yok!” Bunu duyan Leopar, oyuna geldiğini sanarak sırtındaki maymun ile birlikten geri kaçmış. …Ve Leopar, afiyet ile maymunu yemiş. Tilki, böylelikle çok ince ve kıvrak zekası ile güçlü Leopar’ı yenmiş.
Diplomasi denen şey bu olsa gerek. Şimdi, oyun kurucular doğurdukları IŞİD belasına bizi bulaştırmaya ve bizi Ortadoğu bataklığına sürüklemeye çalışıyorlar. Suriye ile bunu denediler baktılar ki olmadı. Şimdi bari bu yolu deneyelim diyorlar. Bizim devlet büyüklerimize önerimiz şudur: Yapabiliyorsanız; kıvrak zeka ve ustalıkla risk alın, hızlı düşünün, sakin olun, güçlü görünün, kısasa kısas yapın, düşmanını kendi silahı ile vurun. Ama yok biz “3 maymunu oynayacağız” diyorsanız yapacak bir şey yok.