Zaman laf değil, İcraat zamanı

Sosyal demokrasi ve sosyal devlet toplumun eşitlikçi yapısına vurgu yapan iki ayrı terim vardır. Sosyal demokrasi eşit bir toplumdaki demokrasiyi yani halk yönetimini anlatırken, Sosyal devlet eşit bir toplumdaki devlet  düzenine atıfta bulunur.

Devletin vatandaşların toplumsal ve ekonomik varlığını iyileştirmek için önemli roller edindiği yönetim anlayışıdır. Fırsat eşitliği, gelir dağılımı eşitliği ve asgari yaşam şartlarını sağlayamayanlar için sorumluluk anlayışı sosyal devletin önceliğidir.

Bu sebeple demokrasi, zenginlik ve kapitalizmin uyumunu sağlamaya çalışır. Sosyal devlet genellikle karma ekonomi uygular. Özel mülkiyette sınır yoktur . Ancak büyük servete büyük oranda vergi standardı vardır. Düşük gelirliden de düşük oranda vergi alınır. Bu oranlama gelir farklılığını azaltır. Ülkedeki emek sınıfları arasındaki gelir farkı sosyal devletin önemli kıstaslarındandır.

Sosyal Devlet,  meclis dağılımı toplumsal eşitliği demokratik yollarla ve aşamalı olarak sağlamayı hedefleyen görüştür. Daha açık bir ifadeyle katlanılabilir bir kapitalist düzen ve kademeli toplumculuk hedefler. Bunu yaparken de halk iradesini ve özel teşebbüsü ihmal etmez. Günümüzde Kuzey Avrupa ülkelerinin uyguladığı model buna yakındır. Ancak tam olarak ideal sosyal demokrasiye ulaşılamamıştır. Sosyalizm fikrini savunanlar arasında ortaya çıkan bu terim 19. yüzyılın başından itibaren yaygınlaşmıştır. Sosyalistler- devrim fikrini savunanlar ve reformcular olmak üzere fikir ayrılığına düşmüşlerdi. Düzenin toptan değiştirilmesi yerine mevcut düzene iyileştirme yapılmasını savunanlar sosyal demokrasi anlayışını benimsedi. Bu yöntem sosyalizme barışçıl ve kademeli geçişi öğütler. Sosyal demokrasinin kilit ögelerinden biri de temsili demokrasidir. Vatandaşlar kanunla sabit bir temsil edilme hakkına sahiptir. Karma ekonomi desteklenir. Kapitalizmin aşırı uçları: eşitsizlik, yoksulluk, sömürü bertaraf edilerek kapitalizm muhafaza edilir. Tam serbest piyasayı ya da tam planlı ekonomiyi reddeder. Sosyal demokrasinin temel politikalarından bazıları eğitim, sağlık hizmetlerinin sağlanması; düşkünlerin bakımını kollanması,  insan haklarının, işçi haklarının savunulmasıdır. Sosyal demokrasi kavramı Karl Marks ve Friedrich Engels’in Komünizm doktrininden doğmuştur. Ferdinand Lassalle benzer fikirlerle yola çıkmış ancak devrimci bir harekettense reformist ve kademeli şekilde hareket edilmesini savunmuştur. Sosyal Demokrat Partiler Sosyalist Enternasyonel adlı dünya çapındaki birlik hareketiyle ilişki halindedir.

Şimdi biz neyiz? Sosyal devlet miyiz, Sosyalist Enternasyonel  miyiz? Sosyal devlet ve Sosyalist Enternasyonel olmanın kriterlerini yukarıda sıraladık. Bu tanımların hiç birine uymuyoruz.  Sosyal devlet olmanın gerekleri, devletin vatandaşına hizmet etmesidir. Zulüm etmesi değil. Düşün yeni bir eğitim dönemine girdik. Gerek orta öğretim de, gerekse üniversitelerde. Çok ciddi sıkıntılar var. Anadolu Liselerinde ders saati 08.30’da başlar. Öğlen sonu 16.20’de filan biter.

Devlet bu süreler içerisinde  öğrencisinin  sosyal ihtiyaçları ile ilgilenememektedir. Öğrenciyi kantine mahkum etmiştir. Öğrencinin midesi tost, kafası test doludur. Sayın  Milli Eğitim Bakımıza veya Valilerimize her gün tavuk döner ikram edelim yiyebilecekler mi? Merak ediyorum doğrusu.

Gelişme çağındaki öğrencilerimize çok yazık ediliyor. Üniversiteler zaten bambaşka bir sorun yumağı haline gelmiş durumda. Kendi vatandaşına zulmeden, mülteciye devletin imkanlarını seferber eden bir anlayışı kınıyorum. Mülteciye üniversitelerin kapısını sonuna kadar, hiçbir şart öne sürmeden açan, kendi evladını  okutmamak için barajlar kuran, ek  kontenjan bile açamayan bir devlet zaten sosyal devlet olamaz.

Kaldı ki ülkemize gelen bu mülteciler savaşacakları yerde, vatanlarını bırakarak kaçanlardır. Hadis-i Şerifte buyruluyor ki;  “Vatan sevgisi imandandır”.  Vatanını  sevmeyenin imanı da olmaz.

Ülkemiz de huzursuzluk, denetimsizlik, işsizlik had safhada. Halk patlama noktasına gelmiş durumda. Veliler, TEOG bilmecesi ile Üniversite sancısı arasında kıvranmakta. Esnaf sattığını tahsil edememenin girdabında.  Etrafımız ateş  çemberi ile adeta sarılmış durumda. Zaman birlik ve beraberlik zamanı. Zaman tehlikeyi bertaraf etme zamanı. Zaman artık kalıcı ve çözümcü tedbirler alma zamanı.Zaman, esnaf ile, veli ile, dar gelirli ile hülasa vatandaşla barışık, sorunlara karşı duyarlı olma zamanı.  Zaman laf değil, İcraat zamanı.

 

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Toplumsal çürüme ve manipülasyona dikkat!

Aziz Dağtekin Yazdı Toplumların yapısı, bireylerin tutum ve davranışlarının bir yansımasıdır. Toplumlar, zamanla kültürel, sosyal …

Bir yanıt yazın