AZİZ DAĞTEKİN YAZDI
Suriye, 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından büyük bir yıkım ve karmaşa yaşamaya devam ediyor. On yıldan fazla süren çatışmalar, yalnızca Suriye halkını değil, bölgedeki güç dinamiklerini de derinden etkiledi. Bugün, Suriye’nin geleceği, Esad rejiminin kontrolü altındaki alanlarda devam eden çatışmalar, dış müdahaleler ve bölgesel aktörlerin stratejik çıkarları doğrultusunda şekillenildiğini anlatmak istiyorum.
Ülkemizi de yakından ilgilendiren bu kargaşayı bu yazımızda enine boyuna bütün detaylarıyla birlikte açıklayacağız. Suriye’nin özgürleşip özgürleşmeyeceğini, Esad rejiminin üzerinde İran ve Rusya’nın etkisini, ABD’nin PKK/YPG ile ilişkisini, Hizbullah’ın bölgedeki rolünü, İran’ın Hizbullah olmadan Suriye’deki etkisini ve Rusya’nın tutumunu kapsamlı bir şekilde 6 ana başlık altında inceleyeceğiz.
- SURİYE’NİN ÖZGÜRLEŞMESİ MÜMKÜN MÜ?
Suriye’nin özgürleşmesi konusu, her şeyden önce siyasi çözüm ve egemenlik kavramlarına dayanıyor. Savaşın başından itibaren Suriye’de çeşitli muhalif gruplar, Esad rejimine karşı direnişe geçmişti. Ancak zaman içinde bu muhalif grupların birçoğu dış müdahaleler, ideolojik çatışmalar ve içsel zayıflıklar nedeniyle dağılmaya ya da bir kısmı radikal gruplarla birleşmeye zorlandı. Bu grupların arasında yer alan ABD eliyle kurulan IŞİD, PKK/YPG ve El Nusra Cephesi gibi örgütler, Suriye’nin geleceği için ciddi tehditler oluşturdu. ABD’nin kurduğu IŞİD’i lağvedip yerine kullanılmaya elverişli bir aparat olarak gördüğü PKK/YPG’yi yetkilendir. Esad rejimi, bu tehlikeleri gömemeyip Türkiye’yi düşman görmesi körlüğünü hızlandırdı. Oysa Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan tek ülke Türkiye olduğunu körlüğe yakalan Esad bunu göremedi. Türkiye yerine Rusya ve İran’a sığındı. Sonuç orta.
Hatırlanacağı üzere, Esad rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle 2015 yılından sonra önemli bir askeri zafer elde etti. İran, özellikle milisler ve silahlı gruplar vasıtasıyla bölgeye yoğunlaşırken, Rusya ise hava desteği ve askeri danışmanlıkla Esad’ı güçlendirdi. Bugün, Suriye’nin büyük bir kısmı Esad’ın kontrolü altında olsa da, ülke hala tam anlamıyla barışa kavuşmuş değil. Suriye’nin özgürleşmesi, yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir yeniden yapılanma süreci gerektiriyor. Bu süreç, hem Esad rejiminin halkla barışması hem de bölgesel güçlerin etkisinin azalması ile mümkün olabilir.
Ancak Esad’ın dış aktörlerle olan ilişkileri ve içindeki otoriter yapılar, bu sürecin zor ve uzun olacağına işaret ediyor. Dış müdahaleler, özellikle ABD ile PKK/YPG ve diğer terör örgütleriyle İran’ın desteklediği Hizbullah milisleri, Rusya’nın Suriye’deki etkisi, özgürleşme sürecinin önündeki engellerden birkaçıdır.
- ESAD’IN ÜZERİNDEKİ İRAN VE RUSYA ETKİSİ
Esad rejimi, Rusya ve İran’a büyük ölçüde bağımlıdır. İran, Suriye’deki Şii nüfusun ve stratejik noktaların korunmasında önemli bir rol oynamaktadır. İran’ın Suriye’deki etkinliği, hem doğrudan askeri müdahale hem de milis grupların desteğiyle şekillenmiştir. İran’ın bölgedeki hedeflerinden biri, Lübnan’da Hizbullah’a verdiği destekle aynı zamanda Şii eksenini güçlendirmektir. Bu bağlamda, İran Suriye’de yalnızca Esad’ın iktidarını korumayı değil, aynı zamanda bölgesel nüfuzunu artırmayı hedefliyor.
Rusya, Suriye’deki en önemli askeri güçlerden biridir ve Esad’a hava desteği, askeri danışmanlık ve silah temin etmektedir. Rusya’nın Suriye’deki etkisi, stratejik olarak Akdeniz’deki askeri varlığını pekiştirme ve Ortadoğu’da daha güçlü bir etkiye sahip olma amacına dayanıyor. Bununla birlikte, Rusya ve İran’ın çıkarları her zaman örtüşmemektedir; örneğin, Rusya, İsrail ile ilişkilerini dengelemeye çalışırken, İran’ın İsrail karşıtı duruşu bu dengeyi zorlaştırmaktadır.
Her iki ülkenin Suriye’deki etkisi, Esad rejiminin geleceği üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Esad’ın iktidarda kalması, bu dış güçlerin devam eden çıkara bağlı desteğine bağlıdır.
- ABD VE PKK/YPG İLİŞKİSİ
ABD’nin Suriye’deki mevcut stratejisi, özellikle PKK ve YPG ile olan ilişkisi üzerinden şekilleniyor. ABD, Suriye’nin kuzeyinde her ikisini kurup eğittiği, silahlandırıp insanları diri diri öldürttüğü YPG’yi, IŞİD’e karşı mücadelede en etkili müttefiklerinden biri olarak kabul etti. Bu, Türkiye için büyük bir tehdit oluşturdu çünkü Türkiye, YPG’yi PKK’nın bir uzantısı olduğunu bütün belgeleriyle ispatlamaktadır. Ancak, ABD’nin YPG ile olan kirli ilişkisi, bölgesel istikrarı ve Suriye’nin siyasi geleceğini olumsuz etkileyen bir faktör olmuştur.
ABD, YPG’yi askeri ve mali açıdan desteklemeye devam etmektedir. Suriye’nin Deyrizor bölgesi, YPG’nin denetimi altındaki önemli alanlardan biridir ve burada ABD askeri varlığı sürmektedir. ABD’nin bu grupları destekleme kararı, sözde terörizmle mücadele ve IŞİD’in yeniden yapılanmasını engelleme amacına dayansa da, bu destek Türkiye ve diğer bölgesel aktörler için bir güvenlik tehdidi olarak algılanmaktadır.
ABD’nin PKK/YPG’ye olan desteği, kısa vadede terörist grupları “kanatları altına” alma hedefiyle ilgili olabilir, ancak bu durum, uzun vadede Suriye’deki siyasi çözümü karmaşıklaştıran ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atan bir unsurdur.
- HİZBULLAH’IN BÖLGEDEKİ ROLÜ
Hizbullah, özellikle Lübnan’daki etkisi ile bilinen, İran destekli bir milis grubudur. Suriye iç savaşında, Hizbullah, İran’ın bir parçası olarak Esad rejimine destek vermek için Suriye’ye askeri güç göndermiştir. Hizbullah, sadece Suriye’de Esad rejiminin güvenliğini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda Lübnan’a dönük stratejik çıkarlarını da korumaya çalışmıştır.
Bölgedeki etkinliği, İran ile olan ittifakları sayesinde oldukça güçlüdür. Hizbullah, Lübnan’da ve Suriye’de geniş bir destek ağına sahiptir ve İran’dan aldığı destekle bu etkisini pekiştirmektedir. Hizbullah olmadan, İran’ın Suriye’deki stratejik etkisi önemli ölçüde zayıflayacaktır, çünkü Hizbullah, İran’ın bölgedeki en güçlü müttefiklerinden biridir.
- İRAN, HİZBULLAH OLMADAN SURİYE’DE ETKİLİ OLABİLİR Mİ?
İran, Hizbullah olmadan Suriye’deki etkinliğini sürdürebilir, ancak bu durum büyük ölçüde sınırlıdır. İran’ın Suriye’deki askeri varlığı, sadece Şii milis gruplar ve İran Devrim Muhafızları aracılığıyla değil, aynı zamanda Hizbullah’ın desteğiyle güçlendirilmiştir. Hizbullah’ın bölgedeki etkisi, İran’ın stratejik hedeflerine ulaşmasını sağlayan temel unsurlardan biridir. İran, Hizbullah olmadan Suriye’de etkisini sürdürebilir, ancak bu etki büyük ölçüde askeri ve lojistik desteği daha fazla kısıtlanmış olacaktır.
- RUSYA’NIN SURİYE’DEKİ DURUMU: NE YAPACAK?
Rusya, Suriye’deki en güçlü dış aktörlerden biridir ve ülke içindeki gelişmelere kayıtsız kalması beklenemez. Ancak Rusya’nın tutumu, genellikle pragmatiktir. Rusya, Suriye’deki askeri varlığını devam ettirerek, Esad’ın iktidarını pekiştirme amacını taşımaktadır. Rusya’nın tutumu, genellikle Suriye’deki güç mücadelesinin dengeleyici bir unsuru olarak şekillenmiştir. Rusya, Esad’ın iktidarını desteklemekle birlikte, bölgesel aktörler ve uluslararası toplumla ilişkilerini de dengelemeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak, Rusya, Suriye’deki gelişmelere müdahil olmaya devam edecek, ancak daha büyük bir uluslararası çözüm için çözüm önerileri ve görüşmelerde yer alacaktır. Suriye’deki çatışmanın tamamen sona ermesi, Rusya’nın aktif bir diplomatik rol üstlenmesi ile mümkün olabilir.
Son olarak gözlemimiz şudur: Suriye’nin özgürleşmesi, uluslararası ve bölgesel aktörlerin çıkarlarının çatışması nedeniyle zor bir süreç olarak kalacaktır. Esad rejimi, İran ve Rusya’nın desteği ile iktidarda kalmaya devam ederken, ABD’nin Türkiye’ye karşı desteklediği gruplar Suriye’deki şiddete ve baskıya dayalı eylemleri bölgedeki istikrarı engellemektedir. Hizbullah ve PKK/YPG gibi gruplar, dış güçlerin etkisiyle bölgedeki güç dengelerini değiştirmekte önemli rol oynamaktadır. İran, Hizbullah olmadan Suriye’deki etkisini sınırlı tutsa da bölgesel hedeflerine ulaşmak için bu desteğe büyük ölçüde ihtiyacı vardır. Özet olarak, Suriye’de barış ve istikrarın yolu, Esad’ın Türkiye ile birleşip bütün terörist gruplardan temizlenmesinden geçer.