Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine toplantısı ardından yaptığı konuşmada, Akdeniz ülkelerine çağrı yaparak yeni bir formül için çalışmaya davet etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabine toplantısı ardından açıklamalar yapmak üzere kameraların karşısına geçti. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, gündemin en önemli maddelerinden biri olan Doğu Akdeniz konusuna da değindi.
“HERKESİN HAKKINI KORUYAN BİR FORMÜL BULALIM”
Akdeniz ülkelerini yeni bir formül bulmaya davet eden Erdoğan, ” Akdeniz’deki tüm ülkeler olarak bir araya gelelim. Herkes için kabul edilebilir, herkesin hakkını koruyan bir formül bulalım. Anlaşmazlıkların diyalog yoluyla ve hakkaniyet temelinde çözümü için biz her zaman varız ve hazırız.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları;”Türkiye gibi 780 bin kilometrekarelik dev bir toprak parçasını görmezden gelip bizi sahillerimize hapsetme girişimine elbette rıza göstermeyeceğiz. Dünyada hiçbir ülke böyle saçma ve temelsiz bir talebe boyun eğilmez. Diyoruz ki gelin Akdeniz’deki tüm ülkeler olarak bir araya gelelim, bir formül bulalım. Bu çağrımıza kulaklarını kapatanlar boylarını aşan girişimlerle kendi geleceklerini kendi elleriyle karartıyorlar.
“SATIN ALMA GÜCÜNDE 13. SIRAYA YÜKSELDİK”
2002 yılında 236 milyar dolar olan milli gelirimizi 2019 yılında 754 milyar dolara yükselttik. Kişi başına milli geliri 3 bin 500 dolardan 2013 yılında 12 bin 500 dolara kadar çıkarmıştık. Ancak Gezi olayları ile başlayan ve bugüne kadar kesintisiz devam eden saldırılarla birlikte 2019 yılında 9 bin 127 dolar olarak gerçekleşti.
Satın alma gücü paritesine göre 2002’de 17. sıradayken 13. sıraya yükseldik. Kişi başı gelirde üst-orta gelir grubuna yükselttik. Ülkemiz insani gelişmişlik endeksinde de dünyadaki konumunu geliştirmeye devam etti. İlk defa çok yüksek insani gelişme kategorisinde yer aldık. Rekabeti artırmaya, iş ve yatırım ortamını geliştirmeye yönelik çok önemli adımlar attık. İş yapma kolaylığı endeksinde 10 basamak birden tırmanarak 33. sıraya yerleştik. Türkiye’nin 18 yılda nereden nereye geldiğini anlamak için bazı mukayeseli rakamları paylaşmak istiyorum.
“HALKIMIZIN REFAH DÜZEYİ..”
Buzdolabı satışı 18 yıl önce 2 milyon 88 bin adetten, 2,5 milyona çıktı. Çamaşır makinesi satışı sayısı 824 bin adeten 2 milyonun üzerinde bir seviyeye ulaştı. Bulaşık makinesi satışı sayısı 282 bin adetten 1 milyon 332 bin adete, fırın satışı 339 binden 817 bine yükseldi. Bunları niye söylüyorum? Bütün bunlar ülkemizdeki refah düzeyini ifade etmesi bakımından rakamlar olarak söylüyorum. Bunlar aynı azmanda benim vatandaşımın alım gücünün bu tür ürünlerde nereden nereye yükseldiğini göstermesi bakımından önem arz ediyor. Ülkemizde yeni açılan şirket sayısı 30 bin 842 iken geçtiğimiz yıl bu rakam 85 bin 263’ü buldu. İstihdamda 18,6 milyondan 28,8 bine çıktı. Borsa endeksi 110’dan 1000’in üzerinde bir seviyeye ulaştı. 13,2 milyon turistten, geçtiğimiz yıl 53,2 milyon turisti gördük. Salgın sebebiyle turizmde yaşanan sıkıntıları çözmek için tüm imkanlarımızla gayret gösteriyoruz.
“DÖVİZ REZERVLERİMİZ 90 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNE ÇIKTI”
Döviz rezervimiz 28 milyar dolardan 90 milyar doların üzerine çıktı. Bir ara bu rakam 135 milyar dolara kadar yükselmişti. IMF meselesi, IMF’e olan borcumuz biz göreve geldiğimizde 23,5 milyar dolardı. Biz bunu 2013 Mayıs’ında sıfırladık. Ama birileri de avucunu ovuşturuyor, ana muhalefet partisi. IMF’e gidecekmişiz. Boşuna avucunuzu ovuşturmayın.
IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi, o zamanın ekonomiye bakan zat geldi bana, Sayın Başbakan’ım verelim mi bu borcu dedi, bugün dedim borç alan yarın talimat alır. Şimdi parti kurmuş, bize ekonomi dersi veriyor. Önce bir defa bunu herkesin görmesi lazım. Faiz ödemelerinin milli gelirimize oranını yüzde 14,4’ten, yüzde 2,3 seviyesine indirdik. En düşük memur maaşını 4 bin 188 liraya, asgari ücreti 2 bin 353 liraya çıkardık.
TARIM DESTEKLEMELERİ
Tarım sektörüne yaptığımız destekleme ödemelerini yıllık 1,8 milyar liradan 22 milyar liraya çıkardık. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye her alanda bu rakamları çeşitlendirmek, çoğaltmak mümkün. Türkiye’nin geleceğine güvenle bakmasının, bölgesel ve küresel politikalarda aktif pozisyon almasının gerisinde bu güçlü altyapı vardır.
Ülkemizin 2013 yılından beri yaşadığı her saldırıyla birlikte hem korunma reflekslerimizi, hem de hedeflerimize ulaşma konusunda yöntemlerimizi geliştirdik. Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olarak yükselen yıldızından rahatsız olanlar, her seferinde daha sinsi, daha riyakar şekilde üzerimize geldiler.
Başka hiçbir ülkeden talep edilmeyen şartlar bizden istendi, tehditler bize savruldu. Hepsinin üstesinden geldik. Bu çerçevede 2019 yılı ülkemiz için yeniden dengelenme sürecinin yaşandığı bir yıl oldu. Cari denge ve enflasyonda önemli kazanımlar elde ettik. Ülkemiz son yıllarda uyguladığı politikalarla pazar ve ürün çeşitliliğini artırdı.
Güçlü ihracat performansımız ve turizm sektörünün desteğiyle cari işlemler dengesi 2001 yılından beri ilk defa fazla verdi. Ekonomimiz, attığımız kararlı adımlarla 2019 yılının son çeyreğinde yeniden güçlü büyüme politikasına döndü.
“EKONOMİMİZ KAYDA DEĞER BİR BÜYÜME KAYDETTİ”
2019 yılının son çeyreğinde ekonomimiz yüzde 6 oranında kayda değer bir büyüme kaydetti. Kur saldırılarını etkisiyle yüzde 24’e çıkan politika faizi, yüzde 8,25’e indi. Hamdolsun, daha da inşallah düşecek. Çünkü bütün arzumuz, isteğimiz bu ülkede yatırımcı çok daha rahat bir şekilde yatırımlarını yapabilsin.
G20 ülkeleri arasından en yüksek, OECD arasında ikinci en yüksek büyüme performansı kaydeden ülke olduk. 2018 Ağustos ayında yaşadığımız saldırılar sonrasında küresel finans sisteminin bize dayamaya çalıştığı yüksek faiz yaklaşımını asla kabul etmedik. Türkiye üzerinden yüksek faizle haksız kazanç elde etmek isteyenlerle adeta boğuştuk, mücadele ettik. Bu verilen mücadele olmasaydı iş insanımız ayakta kalabilir miydi?
Enflasyonu yüzde 25’lerden bu seviyesine bu kadar hızlı getirebilir miydik? Türkiye, ekonomide bu suni rüzgarlarla eğilip, bükülebilecek bir ülke değildir. Yaşadığımız her sıkıntıda ülkemizin gücü bir kez daha sınanıyor. Bunların hepsinden de alnımızın akıyla çıkıyoruz. Salgın döneminde de her kesimin sıkıntısını aşmasında yanında olduk. Ülkemiz salgın sürecini dünyada başarıyla yöneten ülkelerden biri olarak öne çıktı.
SAĞLIK SEKTÖRÜNE YATIRIMLAR
Sağlıkta attığımız adımlarla şu an sırada olan bazı şehir hastanelerimiz var, onların açılışlarını yapacağız. Birileri sadece gazel okur ama biz iş üretiriz, farkımız bu. 2002’den bu yana ekonomimizin geçirdiği dönüşüm ve sağlık altyapısına yapılan yatırım sebebiyle…
KORONAVİRÜS SALGINI
Salgın sadece insan sağlığını ve hayatını tehdit etmiyor. Aynı zamanda çok ciddi ekonomik sonuçlar da doğuruyor. Küresel ekonomi son bir asırdaki en büyük kriziyle karşı karşıyadır. Salgın nedeniyle küresel ticaret zincirleri aksamış, birçok tesiste üretim durmuş ya da yavaşlamıştır. Dünya genelinde üretim kayıpları, işsizlik artışı ortaya çıkmıştır. Salgının etkisinin daha iyi anlaşılmasıyla uluslararası kuruluşlar küresel büyüme tahminlerinde revizyona gitmişlerdir.
OECD bu yıl için daralma beklentisini yüzde 2,4’ten yüzde 7,6’ya güncellemiştir. Ekonomik veriler ve beklentiler ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi büyük ekonomilerin bile salgın etkisiyle sarsıldıklarını gösteriyor. 2020 yılının ilk çeyreğinde ABD ekonomisi yıllıklandırılmış oranlarda yüzde 32,9, Euro bölgesi ekonomisi ise yıllık yüzde 15 düzeylerinde daralmalar göstermiştir.
ABD’de işsizlik oranı yüzde 15 seviyesine kadar ulaşmış, tarım dışı istihdamda 20 milyonun üzerinde aylık düşüş görülmüştür. Bu gelişmeler sonrası ülkeler hem para, hem mali politikalarla olumsuz seyre müdahale etmişlerdir. Tüm destekleyici politikalara rağmen toparlanmanın zaman alması beklenmektedir.
Türkiye ekonomisi de salgından olumsuz etkilenmiştir ancak aldığımız tedbirler, güçlü sağlık altyapımız, ekonomimizi hızla toparladık. Salgının olumsuz etkilerinin azaltılması için Vatandaşlarımızı, esnafımızı, firmamalarımızı desteklemek üzere Ekonomik İstikrar Kalkanı’nı harekete geçirdik. Salgının kontrol altına alınmasıyla normalleşme adımları attık.
Mayıs ile birlikte ekonomik göstergelerde beklediğimiz iyileşme başladı. Haziran ve temmuz aylarında bunun güçlendiğini görüyoruz. Nisan ayından sonra haziran ve temmuz aylarına ait öncü göstergeler ekonomide toparlanma sinyalleri veriyor. Tüketici güven endeksi nisan ayındaki 4,9 seviyesinden temmuz ayında 60,9 seviyesine yükselmiştir. Reel kesim güven endeksi 62,3 seviyesinden temmuz ayında 94,4 seviyesine yükselmiştir. Ekonomik güven endeksi 51,3 seviyesinden 82,7 seviyesine yükselmiştir. Özellikle mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi kapasite kullanım oranı 61,9 eviyesinden 70,7 seviyesine yükselmiştir.
Mayıs ile birlikte yeniden yükselişe geçen mevsim etkilerinden arındırılmış sektörel güven endeksleri de temmuzda yükselmeye devam etmiştir. Otomobil üretimi haziranda, mayıs ayına göre yüzde 71 oranında artış kaydetmiştir. Temmuzda otomobil satış eğilimleri devam etmiştir.
“İhracat nisan ayından sonra sürekli artış kaydetmiş ve temmuz ayında 15 milyar dolar ile bu yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
Bu dönemde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66,2’den yüzde 84,5’e yükselmiştir. İhracattaki iyileşme sürecinin önümüzdeki dönemde devam etmesini ve normalleşme sürecine özellikle ülkemizi önemli sayıda turistin ziyaret etmesiyle birlikte bu noktadaki güven artacaktır. Uygun kredi imkanları sayesinde otomobil ve konut satışlarında rekor düzeyde artışlar yaşandı. Kredi büyümesinde görülen hızlanmaya karşılık, bankacılık sektörümüz güçlü sermaye yapısı, aktif kalitesi ve karlılık oranlarıyla oldukça sağlıklı bir görünüme sahiptir. Yabancı para açık pozisyonu kaynaklı kur riski bulunmayan sektörün tahsili gecikmiş alacakları da sürdürülebilir seviyelerdedir. Türkiye ekonomisi artık tüketim yerine üretimi önceleyen, ithalata bağlı değil ihracat odaklı yapısıyla, küresel değer zincirine daha entegre olan ve daha fazla katma değer üreten bir model ile yoluna devam edecektir.
Son iki yıldaki oldukça zorlu şartlara rağmen güçlü ve sağlıklı bir ekonominin inşası için pek çok yeni politikayı hayata geçirdik. Attığımız adımlar ve hayata geçirdiğimiz uygulamalarla ülkemizin önüne gelen yeni fırsatları özellikle değerlendirmesini sağlamakta kararlıyız. Aşk ile çalışan yorulmaz. Bu inançla son 18 yılda olduğu gibi önümüzdeki dönemde de ülkemize ve milletimize hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Büyük ve güçlü Türkiye davamıza inanan herkese, şahsım ve milletim adına özellikle teşekkür ediyorum. Ayın 13’ünde partimizin kuruluş yıl dönümü etkinliklerini yapacağız. O gün yapacağımız konuşmada da kuruluşundan bu yana neler yaptık, neleri ürettik ve bundan sonra neler yapacağız, bunları tüm milletimle paylaşacağız. Yola da güvenle devam edeceğiz.”
Göz Atmak İster misiniz?
MHP’nin “Bir ve Birlikte Hilal’e Doğru” temalı etkinliğin anlam ve önemi!
AZİZ DAĞTEKİN YAZDI Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), 23 Kasım 2024 tarihinde Adana’da düzenleyeceği “Bir ve …