İstanbul seçimi için değerlendirmelerde bulunan kamuoyu araştırma şirketleri, seçmenini sandığa götürmeyi başaran tarafın avantajlı olacağına dikkat çekiyor.
23 Haziran’da yeniden yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için tahminlerde bulunan kamuoyu araştırma şirketleri, AKP’nin önderliğindeki iktidar cephesini kazanmaya daha yakın buluyor.
AKP cephesinin doğru bir seçim stratejisi yürüttüğünü belirten araştırma şirketlerinin yöneticileri, muhalefetin ise Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş seçmeni yeniden sandığa götürememe riski olduğunu vurguluyor. Ayrıca iktidarın, İmralı’da cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ı politik denklemin içine sokmasının ve HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılacağı söylentilerinin mütedeyyin Kürt seçmende karşılık bulduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’nin en önde gelen kamuoyu araştırma şirketlerinin yöneticileri, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal kararından bu yana geçen iki haftalık süreçte, her iki tarafın seçim stratejisini ve kampanyasını DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Seçmeni sandığa götüren kazanacak
MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, 31 Mart’ta oy veren seçmenin kanaatinde bir değişiklik olmadığına, bu nedenle sandığa gitmeyenlerin seçim sonuçlarını belirleyeceğine inanıyor.
MAK verilerine göre sandığa gitmeyen yüzde 17’lik bir kitlenin bulunduğunu hatırlatan Kulat, yüzde 10’un bu seçimde de doğal olarak sandığa gitmeyeceği ve kalan yüzde 6-7’lik oranın sonucu belirlemekte etkin olacağı kanısında.
Bu kitlenin Esenyurt, Küçükçekmece, Bağcılar, Sultanbeyli gibi muhafazakâr Kürt ve mütedeyyinlerin yoğun olduğu ilçeler olduğuna dikkat çeken Kulat, bu kitlenin sandığa gitmeme nedeni olarak, AKP’nin “sert dili ve milliyetçi söylemini” gösterdi.
ANAR Başkanı İbrahim Uslu da, seçmenini sandığa götürmeyi başaranın seçimleri kazanacağını ya da avantajlı olacağı görüşünde. Uslu, “Bu seçimde tepki olarak sandığa gitmeyen 1 milyon kişinin yarısı AKP seçmeni. AKP’nin sandığa gitmeyenleri, sandığa götürmeye çalışması anlamlı bir strateji. Geri kalan seçmen kitlesi diğer partilere dağıldığı için diğer partiler için bu kitleleri bulabilmek kolay değil. Kritik olan, bir önceki seçimlerde sandığa gitmeyenleri sandığa götürmek değil, 31 Mart’ta oy verenleri, yeniden sandığa götürmek” yorumunu yaptı.
Gezici Araştırma’nın yöneticisi Murat Gezici ise 31 Mart’ta sandığa gitmeyen seçmenin yüzde 60’dan fazlasının AKP’li olduğunu ileri sürerek, “Seçimin kaderini, mütedeyyin Kürtlerle, biraz muhafazakâr, milliyetçilik dozu yüksek, gelir düzeyi 2200 TL’nin altındaki seçmen belirleyecek” yorumunu yapıyor.
DW Türkçe’ye konuşan Gezici, CHP’nin “her sandığa bir avukat” söyleminin hatalı olduğunu belirterek, bu tutumun CHP’li seçmenin tatil rehavetine girmesine yol açacağını savundu.
Öcalan ve Demirtaş etkisi
Uzmanlar, 23 Haziran’da Kürt seçmenin sandıkta belirleyici olacağı konusunda benzer görüşlere sahip. AKP’nin Kürt seçmene yönelik yumuşama dilini, Öcalan’ın tecritinin kaldırılması ve atılacak yeni bazı adımlarla da destekleyeceğini düşünen MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Kulat, yumuşama dilinin önümüzdeki günlerde, muhalefetin geneline yayılacağını tahmin ediyor.
HDP ve İYİ Parti hariç muhalafet liderlerinin davet edildiği Samsun’daki 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamasını örnek gösteren Kulat, muhalefete yönelik jestlerin önümüzdeki günlerde artarak devam edeceği kanısında.
Kulat aynı zamanda Erdoğan’ın daha çok Cumhurbaşkanı şapkasıyla ön planda olacağını ileri sürdü. Kulat AKP’nin “hem geçmişteki kucaklayıcı dili hem de Abdülkadir Aksu, Hüseyin Çelik gibi Kürt seçmen açısından önemli isimleri sahaya sürmesi ve daha somut projelerle seçmenin karşısına çıkmasının şansını artıracağını” tahmin ediyor.
Murat Gezici ise, AKP’nin Öcalan’ı politik denklemin içine sokmasının ve Demirtaş’ın serbest bırakılacağı gibi söylemlerin yayılmasının “şehir efsanesi” bile olsa, mütedeyyin Kürt seçmen üzerinde, olumlu etki yarattığı görüşünde.
ANAR Başkanı Uslu da Öcalan’a yönelik adımların HDP seçmeninin sandığa gitme motivasyonunu etkileyebileceğini savundu. İstanbul’da HDP’nin yüzde 13 oyu olduğunu varsayan ve 31 Mart seçimlerinde HDP seçmeninin yüzde 90’ının İmamoğlu’na oy verdiğini hatırlatan Uslu, bir puana denk gelen oranda HDP seçmeninin sandığa gitmemesinin muhalefet açısından 80 bin oy kaybına yol açabileceğini söyledi.
“Seçmen odaklı muhalefet lazım”
MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Kulat, muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart seçimlerinde kişisel olarak olağanüstü bir performans sergilediğini belirtiyor. Ancak bu tarihten sonra İmamoğlu’nun aynı performansı devam ettirmediğini kaydeden Kulat, “İmamoğlu’nun, mülayim dilini devam ettirerek, 18 günde ne yaptığından çok, bundan sonra ne yapacağına yoğunlaşır ve tek başına aday gibi devam ederse daha başarılı olacağı” görüşünde.
İmamoğlu’nun oy aldığı seçmenlerin çoğunun İYİ Parti ve HDP seçmeni olduğuna dikkat çeken Kulat, CHP’nin adayının kendisine oy vermeyen seçmenleri sandığa götürmek için bir neden oluşturması gerektiğini vurguladı. Bu nedenlerden birinin “mağduriyet” olduğunu ve bunu sosyal medya üzerinden işlediğini belirten Kulat, CHP adayının ve muhalefetin küçük partilerle pazarlıklar yerine seçmen odaklı bir stratejiye yönelmesi gerektiğini söyledi. Kulat, “Küçük partiler tabanlarına etki edemiyorlar. Şu anda seçmen odaklı çalışan bir muhalefete ihtiyaç var” dedi.
Murat Gezici ise, “Sandığın hukukunu ancak mahallede gezerek koruyabilirsiniz” diyerek, CHP’nin her sandığa bir avukat söyleminin kendi seçmenini rehavete yönelteceğini ileri sürdü.
“Muhalefetin, her sandığa bir avukat söyleminden çok bugünden itibaren sahada kolektif olarak bire bir çalışma yapması lazım, 100 bin gönüllüyle evlerin zillerine basarak, bire bir temas ve ikna yöntemi kullanmalı” diyen Gezici, İstanbul’da oy vermeyen mütedeyyin, orta sınıfın altında gelir grubuna ait seçmene TV kanallarıyla ulaşmanın mümkün olmadığını ileri sürdü. Gezici, bu seçmenlere ancak “farklı kanaat önderleriyle” ulaşılabileceğini savundu.
“Muhalefetin stratejisi dışarıdan anlaşılmıyor”
ANAR Başkanı İbrahim Uslu da, muhalefet önünde zorluklar olduğunu belirterek şunları söyledi: “CHP’nin, YSK kararından sonra nasıl kazanacağını planlaması gerekiyor. Burada çok fazla sayıda bileşenden oluşmanın handikapları var. Artı, dokuz günlük bir bayram tatilinden sonra ne kadarının geri döneceği önemli. HDP ve İYİ Parti tabanında bayramı memleketinde geçirecek çok sayıda insan var. AKP ve MHP kendi tabanını kontrol ediyor ama CHP’nin İYİ Parti ya da diğer partilerin tabanını kontrol etmesi kolay değil. Kendi adayınız olmayan bir aday için kampanya yürütülmesi ve bu insanların sandığa çekilmesi zor.”
Uslu, “İlk kez yapılacak bir seçime giriliyormuş gibi bir hava var. Muhalefet, mağduriyet pozisyonunu ıskaladığı gibi, direnişçi pozisyonunu da ıskaladı. İktidar mağduriyet avantajını kaptırmama stratejisini başarılı şekilde sürdürüyor. İktidarın bir stratejisi var ve bunu uyguluyor ama muhalefetin dışarıdan bakınca stratejisinin ne olduğu anlaşılmıyor” diye konuştu.
Murat Gezici, AKP-MHP ittifakının bu seçimleri alma şansının daha yüksek olduğunu öne sürerek, buna bu seçimlerde Maltepe, Silivri ve Beşiktaş’ta oy pusulasında MHP logosunun olmamasını gerekçe gösterdi. Gezici, geçen seçimlerde buralarda MHP adayıyla seçimlere giren ittifakın, muhafazakâr seçmenin gözünde olumsuz bir izlenim yarattığını savundu.
Gezici, gelecek seçimlerde yalnızca büyükşehir belediye başkanı seçilecek olmasından dolayı oy pusulalarında yalnızca AKP adayının olacak olmasının iktidar için avantaj olduğunu savundu. Murat Gezici, “muhalefetin ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganının tamamen seküler seçmeni mobilize etmeye yönelik bir slogan” olduğunu belirterek, muhalefetin seçimlere tek bir sloganla girmesinin intihar olacağını da sözlerine ekledi.