Türkiye, soykırımcı Yunan’a tazminat açma hakkına sahip oldu!

Türkiye’ye ile oynamayı alışkanlık haline getiren Yunanistan’a ders vermek maksadıyla savaş tazminat isteme hakkı doğduğu gündeme bomba gibi düştü.

Birinci dünya savaşında Batı Anadolu’da  ve Kıbrıs’ta binlerce vatandaşımızı katleden, tecavüz ederek kirleten Yunanistan’dan acilen birleşmiş milletler nezdinde tazminat davası açmamız gerektiğini öne süren uzmanlar, bu tür davaların süre aşımının olmadığını öne sürdüler.

Birinci ve ikinci dünya savaşında Almanya’nın 100 yıl önce işgal gerekçesiyle Yunan halkını açlığa mahkum ettiğini öne süren Yunanistan’ın Almanya’dan 340 milyar dolar savaş tazminatı istediği bildirildi.

Bir diğer önemli konuda Polonya, İkinci Dünya Savaşı’nda gördüğü zarardan dolayı Almanya’dan 850 milyar dolar tazminat istediği yeni Başbakan Scholz’un Varşova ziyareti sırasında konun tekrar açıldığı kaydedildi.

“Yunanistan’dan tazminat istemeye hakkımız var mı?” diye 2021 yılında bir yazı kaleme alan Milliyet yazarı Özay Şendir’in  makalesinin detayı söyle:

“Atina’nın bu talebini Merkel 2019 yılında reddetmiş, Yeşiller ve Sol Parti “Müzakere edelim” diyerek, tazminata yeşil ışık yakmıştır.

Bunlar sadece lafla olan gelişmeler değil, 2000 yılında Yunanistan Yüksek Mahkemesi 218 sivilin öldüğü Distomo Davası için Almanya’nın 30 milyon dolarlık bir tazminat ödemesine karar vermişti.

Berlin, 1960 yılında Yunanistan’a 115 milyon mark ödediğini ve başka bir tazminat istenmeyeceği konusunda anlaşmaya varılmıştı diyor, Atina da o para başka, bu para başka diye diretmeye devam ediyor.

Sonuçta Polonya da, Yunanistan da, sivil kayıpları ve katliamlar için Almanya’dan tazminat istiyor.

16-17 Haziran 1919 Menemen katliamında binden fazla sivil, Nisan 1921’de Bilecik’te 200 sivil, 4 Eylül’de Turgutlu’da en az bin sivil, 5 Eylül 1922’de Salihli’de 76 sivil, Uşak, Alaşehir’de toplam 3 bin sivil Yunanlıların giriştikleri katliamlar sırasında öldürüldü.

ABD’li tarihçi Justin  McCarthy’nin Kurtuluş Savaşı boyunca devam eden Yunan katliamına dair çalışmaları var.

Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’in 26 Ekim 1921’de Sakarya’dan çekilen Yunan ordularının giriştiği sivil katliamı protesto eden mektupları var. Rusya Askeri Devlet Arşivi’nde de Yunan ordusunun sivil katliamlarına dair çok sayıda evrak var.

Polonya ve Yunanistan, aldıkları tazminatlara karşın halen Almanya’dan yüz milyarlarca dolar tazminat istiyorsa Türkiye, Yunanistan’dan neden tazminat istemesin diye düşünme hakkımız var elbette.

Müflis tüccar eski defterlerini karıştırır atasözünü unutmuş değilim ama Türkiye’ye karşı dünya genelinde tarih hep geri yürüyorsa Atina için de tarih geriye yürüyebilir.

Böyle bir adım, en azından Yunan Soykırımı Kaynak Merkezi adlı grubu, internet sitesinin birinci sayfasına Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını “Zanlı” diye koymaktan vazgeçirebilir.

Bu grubun en büyük sponsorlarından birinin ABD Başkanı Joe Biden’ın çok sevdiği Amerikan Helenik Konseyi temsilcilerinden biri olduğunu belirtmekte de fayda var.

“Yunanistan’dan tazminat istemeye hakkımız var mı?”

Olmaz olmaz demeyin

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacın’ın kurduğu partiler Millet İttifakı’na katılacakmış.

Yüzde 50 artı bir sisteminin en görünen zararına bir örnek daha işte.

Küçük partiler halktan aldığı desteğin kat ve kat fazlasını, yüzde 1’i bile önemli olduğu için ittifaklardan alıyor.

Bakarsınız, ittifak pazarlıklarıyla Ahmet Davutoğlu bir kez daha Dışişleri Bakanı olur.

Hatta Suriye meselesinde kaldığı yerden çalışmaya devam eder.

Kas gücü mü, beyin gücü mü?

Çin, montajını yaptığı her I-phone telefondan 8 dolar kazanıyor.

Bir I-Phone 13 Pro telefonun malzeme maliyeti de yaklaşık 560 dolar olarak hesaplanıyor.

Yani dizayn ve işletim sistemini geliştirmek Apple’a her bir telefonda yüzlerce dolar kazandırıyor.

Ucuz iş gücü, yabancı yatırım ve yüksek ihracat hedefleri tartışmaları arasında, sadece kas gücünden gelir elde etme hatasına düşmemek lazım.

Beyin gücü her zaman kas gücünden daha fazla para kazandırır.

Rüzgâr enerjisinde gürültü faktörü

Bir uçak kalkış sırasında 140 desibel gürültü üretir.

Bir bebek ağlaması 110 desibel, bir kepçenin çalışması 105, tıkalı trafik 80 desibellik bir gürültüye neden olur.

Fransa’da bir mahkemenin yerleşim yerlerine yakın rüzgâr türbini için tazminat kararı vermesinin ardından bu yenilenebilir enerji kaynağına dair tartışmalar alevlendi

Dünya Sağlık Örgütü insanların rüzgâr santrallerinden en fazla 45 desibel gürültü almalarını öngörüyor.

Almanya’da da yasalar gece 40, gündüz 55 desibele kadar izin veriyor ve o yüzden çiftlikler mümkün olduğunca yerleşim bölgelerinin uzağına kuruluyor.

Avrupa sadece insan değil, doğal yaşam açısından da tartışıyor türbinleri.

Rüzgâr türbinleri her yıl 100 bin kuşun ölümüne neden olunca, tasarımlarda kule boyları yükseltildi, bir yarasa yaklaştığında dönme hareketini durduran sensörler yerleştirildi.

Garip olan şu ki cam giydirme binalar sadece Almanya’da her yıl 108 milyon kuşun ölümüne neden oluyor ama tartışılmıyor. Rüzgâr enerjisi geliştikçe belli ki tartışmalar da artacak.

Türkiye’de verimli tarlalara kurulan rüzgâr ve güneş enerjisi santrallerini biraz konuştuk, insana ve doğaya etkiye daha sıra gelmedi bile.”

 

Hakkında Editör

Taraf olmayan, habercilik yapan Net İnternet Haber, bağımsız özgür, tarafsız habercilik ilkesini benimsemiş olup, hakkın ve haklının yanında yer almayı ilke edinmiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

Kabus bitiyor! 20 bin öğretmen için tercih süreci bu gün başlıyor

Milli Eğitim Bakanlığınca 20 bin öğretmen için başlatılacak olan tercih sürecinde adaylar, en fazla 40 …

Bir yanıt yazın