Her türlü ceza ve eza karşısında yalnızlığa ve sahipsizliğe itilen emeklinin halini çok iyi biliriz. O yüzdendir ki, her defasında el sallayarak yanınızdayız deyip yanımızda olmadan gidene git değil; Allah’a emanet ol deriz.
Çünkü; seviyoruz demek söz söylemekle değil, bütün zor şartlara rağmen her şartta sevgiye aşığız denilene sahip çıkmaktır. Kötü günde sarılmak, iyi günde güven vermektir. Sahipsiz emekli bu güveni ne seviyoruz diyen iktidarda ne de muhalefette bulamıyor. Sebep sonuç ilişkisi yüzde 25’lik zam oranıyla ortadır. Ne büyük lütuf değil mi yüzde 25 harca harca bitmez.
Başkan Erdoğan bu gün, “Tüm milletime memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum. Yeni memur ve emekli maaş oranımız çalışanlarımıza, emeklilere, milletimize hayırlı olsun.” ifadelerini kullanırken acaba zor günler geçiren emekliyi ne kadar perişan ettiklerini ve incittiklerinin farkında mıdır?
Emekliye sadece enflasyon oranında zammı ve yüzde 9,5 oranındaki refah payını yeterli görmek haktan revamıdır? Asgari ücretin 8 bin 506TL olduğu bir dönemde emeklilerin kahir ekseriyetini %25 artışa mahkum etmek hangi sevgiye, hangi aşka sığar? Emekliye yapılan yüzde 25’lik bir zam oranı “size aşığız” sözüyle aşka hakarettir. Dünyada emeklisine en az değer veren devlet Türkiye Cumhuriyeti olarak tarihe geçiyoruz. Bu da bir rekordur. Yazıktır, günahtır, ayıptır ayıp. El insaf yahu!…
Her defasında “Milletime sesleniyorum; biz size aşığız” diyen Cumhurbaşkanı’nın da emekliye olmayan aşkı yavan çıktı. Vallahi ben böyle yavan hiçbir aşkı ne görmedim ne de yaşayanı duydum. Ya bu yavan aşkın hesaplarında bir yanlışlık var ya da bu aşk sözcüğünde yalan rüzgarı var. Ülke de fırsatçıların etiket terörü kol gezerken, alım gücü her geçen gün zayıflayan emekli can çekişiyor. Ayın sonunu bin bir hokkabazlıkla zor getiren emekliyi düşünen yok. Anlaşılan “biz size aşığız” diyen ağız da aşkı bayağı yanlış anlamış. Millete aşık olan; yılbaşında fahiş zamlarla, milletine kurulan tuzağı görür. Köpürtülen fiyatlar karşısında bu ülkenin hem anası hem babası olan emeklilerini korur. Milletine aşık olan doları kasten köpürtüp, milletin alın terini bir gecede silkelenmesine göz yummaz. Milletine aşık olan, fırsatçıya, etiket terörüne, uyuşturucu ve mafya baronlarına nefes aldırmaz. Emeklinin gözünde artık prim yapmayan bu tür ihmalkar aşk masalları yalancı aldatıcı aşık söylemleridir.
Elektrik, doğalgaz, benzin ve iğneden ipliğe kadar yapılan fahiş zamlar ortadayken, TÜV’e yüzde 122 oranında zamma onay veren aşık, nasıl oluyor da sahipsiz emekliye yüzde 25 zammı reva görüyor? Emeklinin siyasi iktidarın TÜİK’inin açıkladığı siyasi enflasyon rakamını ciddiye alması da doğru değildir. Enflasyona ezdirilen emekliye acilen ek seyyanen zam verilmelidir.
Devlet babaysan, tutamayacağın sözü diline, veremeyeceğin sevgiyi kalbine, mutlu edemeyeceğin insanı ömrüne koymayacaksın. Emekli, bazı insanları hayata baktığı pencereden atmalıdır.
Emekli kardeşlerim kimsenin ardından koşmayın. Çünkü seven insan yan yana yürür. Emekli bu tür istismarcılara kalbi olarak seslenmeli haykırarak, ”Durun beynimizi çalmayın da eşit şartlarda konuşalım.” diyebilmelidir. Gidenler sanıyor ki kalanlar her gün ağlıyor. Sen radyoyu kapattın diye şarkılar yarıda mı kalıyor sanıyorsun.
İktidar hesabı olanlar sanmasın ki kapandı defterler. Emekli tek tek yazıyor her birini bir kenara. İyi de olsa kötü de olsa, sandık emeklinin önüne konulduğunda bir gün görülecektir bu hesaplar. Yol da ömür de çok kısadır. Yeter ki her ikisi de doğru zamanda, doğru yerde kullanılsın. Uzun lafın kısası, yaradan kul hakkı yeme diyor, çalma diyor, zulüm etme diyor, adaletli ol diyor, yetimin hakkını yeme diyor, iftira atma diyor. Hepsine mi kulakların tıkalı ey aciz insanoğlu! Bu gün varız yarın yok olacağız. Böbürlenmek şeytana mahsus bir olaydır.
Özün sözü, hükümdar haksız olarak bir köylüden bir yumurta alırsa adamları köylünün büyün tavuklarını alır. Bilmem anlaşılabildik mi?