Birbirlerine ezelden düşman olan Kurt ile Kuzu günün birinde arkadaş olmaya karar vermişler. Kuzu Kurdu düşman görmeyecek, kurt da kuzuyu yemeyeceklerine dair sözleşmişler. Dere tepe dolaşan kurt ile kuzu acıktıkları gibi susamışlar da. Nitekim bir derenin yanı başına gelen ezelden düşman olan bu ikili su içmeye karar vermişler. Kurt suyun üst başında, kuzu da kurdun alt başında su içiyormuş. İştahı kabaran ve verdiği söze pişman olan kurt, kuzu kardeş suyu bulandırma yoksa seni yerim demiş. Bu duruma tepki koyan kuzu, kurt kardeş namertliğe gerek yok. Beni yemeye yiyeceksin ama bari mertçe ye demiş. Hikaye bu ya!.
Şimdi bölgemizde savaş çığırtkanlığı yapan ABD, bahane arayan kurt gibi krize, kaosa davetiye çıkarmaktadır. Aynı emellerle nöbet tutan İngilizler, Fransızlar, Almanlar, kriz ve kaos çanağına su taşımaktadırlar. Daha düne kadar Orta Doğu’da oluk oluk Müslüman kanı akıtan ve halen de akıtılan bu masum kanı görmezden gelerek seyirci kalan sömürgeci emperyalist güçlere sormazlar mı şimdiye kadar aklınız neredeydi diye.
Toplumsal barışı bozan ve Müslüman beldelerde kan ve gözyaşını dindirmeyen ABD’nin, Rusya’nın, Fransa’nın, Almanya’nın, İngilizlerin binlerce kilometre uzaklıkta olmasına rağmen Orta Doğu’da ne işi var? Kahpeliği ve iki yüzlülüğü demokrasi sayan bu vampirlerde hiç arlanma ve utanma duygusunun olmadığını biz biliyoruz ama, onların değirmenlerine su taşıyan Arap dünyasının anlamadığını görmek bizi kahretmektedir.
Kimyasal silahı bahane eden ABD ve uşaklarının ürettiği misket bombalarıyla kahpe kurşunlarıyla binlerce bebek can verirken neredeydiler? Bunların ayıkması için illaki bir kimyasal silahın mı patlaması gerekiyordu? Bebeler, yaşlı nineler ve dedeler bir kuru inat uğruna katledilirlerken Avrupa İnsan Haklarından dem vuranlar neredeydi? PKK ve PYD’ye silah taşıyan ve onları en ağır silahlarla donatan ABD bu işlerin bu noktaya geleceğini hiç mi bilmiyordu? Elbette ki bal gibi biliyordu. Çünkü işine geldiği gibi oyun kuruyor, işine geldiği gibi gündem oluşturuyor ABD.
Türkiye’nin sınırlarını koruma altına almasını çekemeyen Emperyalistler şimdi savaş propagandası ile kriz lobisini harekete geçirerek Türkiye’nin ekonomisini zayıflatmak istemektedirler. Aslında hedefte ne Suriye ne de İran vardır. Hedefteki ülke Türkiye’dir. Türkiye aklıselim düşünmelidir. Belli olan safını daha da sıklaştırarak gelişen tehlikeyi bertaraf etmelidir. Danışıklı horoz döğüşü gibi göstermelik kaos ve kriz üreten emperyalist güçler Arap dünyasındaki pastadan pay koparmanın derdindedir.
ABD Suudi Arabistan hazinesinden hacılarımızın kurban ve turizm gelirlerinden pay kapmanın yarışındadır. 3. Dünya savaşını çıkarmaya ne ABD’nin nede Rusya’nın cesareti ve kudreti yetmez. Kandan beslenen bu vampirler kan ve gözyaşından beslenmek istemektedirler. Horoz döğüşünden öteye gitmeyen bu kavga sömürge üzerine kuruludur. Bunların tek bir derdi var o da silah satmaktır. Fazla söze hacet var mıdır bilmem ama hatırlatmak gerekirse Suriye’de, Doğu Guta’da patlatılan kimyasal silahlar insan haklarından dem vuranların malıdır. Olay bu kadar aşikar iken yani patlatan kadar üreten de suçlu iken niye üreten ülkeye savaş ilan edilmiyor şahsen merak ediyoruz.
Savaş bu işin çözümü ise, nükleer bomba, kimyasal silah üreten bütün ülkeler bu savaş kapsamına alınmalıdır. Savaşsız ve kavgasız bir dünya umuduyla hoşça kalın…