Olmuyor Kemal bey olmuyor. Artık herkes söylemlerine ve ağzından çıkan sözlerine ziyadesiyle dikkat etmelidir. Gün ucuz kahramanlık günü değil. Hele hele gün 34 şehidin olduğu bir günde “şehitler tepesi” üzerinden ucuz kahramanlık yapma günü hiç değil. Bu konu net olarak böyle bilinmelidir.
Her defasında barışın yolunun Esad ile görüşmede geçtiğini öne sürerek adres göstermeniz neye, kime, hangi akla hizmet edildiğini bilmiyoruz. Halkını misket bombalarıyla bombalayan, çoluk çocuk demeden katleden, keferelerle iş tutan, yıllarca PKK ve YPG’li teröristlerle bir olup ülkemizi taciz eden, o hainleri diğer akıl hocaları gibi kollayıp gözü gibi bakan bir bebek katili ile aynı masada olmak hangi Türk töresinde yer almıştır. İzah eder misiniz?
Suriye yol geçen hanına dönmüş, emperyalistlerle ve teröristle kol kola giren, ajanlara petrol bekçilerine karşı eğilip bükülen, konu Türkiye olunca da bir yerleri kabaran Esad’ı adres olarak göstermeniz gerçekten anlaşılır gibi değil. Elbette bu ülkenin ana muhalefeti olarak, ülkenin iktidarına yanlış giden gidişata soru soracaksınız, elbette bu ülkenin ana muhalefeti olarak, yanlış giden gidişatın sorumlusunun binde binini de bu ülkenin iktidarında göreceksiniz. Buraya kadar her şey normal. Hiç yadırganacak bir durum yok.
Ancak, Esad ve İdlib söz konusu olduğunda hep suçlanan Türkiye ve siyasi iktidar oluyor. “İdlib’de Suriye’de ne işimiz var?” diyorsunuz. Her ne hikmetse Suriye ve İdlib krizinin bir sorumlusunun olduğunun adını unutuyorsunuz. Hatırlamanızı isteriz ki, Suriye ve İdlib krizinin bir sorumlusu var. O sorumlunun adına da Esad diyorlar. Kemal Bey, birbirini tutmayan söylem ve eylemleriniz dikkatimizi çok çekiyor. Türkiye ve siyasi iktidarına binlerce şey söylerken, sınırımıza milyonlarca Suriyelinin yığılmasının temel sorumlusu olan şu Esad’a ve Emperyalist Rusya, ABD ve terör örgütlerine de bir tek şeyler söyleseniz doğru olmaz mı?
Mesela bir kerecik emperyalist ABD ve Rusya’ya Suriye’de cirit atan terör odaklarına deseniz ki “sizin Suriye’de ne işiniz var?” Mesela, ”Ey Esad; hangi devlet başkanı, senin gibi kendi ülkesinin insanını, şehrini hastane, okul demeden bombalar? Sen kendi vatandaşlarının üzerine kadın, çoluk-çocuk demeden bomba yağdırıyorsun. Sen nasıl bir devlet başkanısın? Bir Müslüman ve komşu devlet olarak bu katliamlarını doğru bulmuyoruz. Bak senin bu yanlış yönetimin ve katliamların yüzünden ülkenizin demografik, tarihi eserleri ve ülkemizin de ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı bozuluyor. Aklını başına topla. Halkına zulmetme. Halkınla barışık ol ” deseniz nasıl olur?
Ama ne hikmetse bunları söylemiyorsunuz. Siz gözünüzü iç siyasete dikmiş ve şehitler üzerinden ucuz politika yapmayı hedefliyorsunuz. Ve diyorsunuz ki; “Bizim iktidarımızda şehitler tepesi boş kalacak” Şimdi kafamız iyice karışıyor. Şehitler tepesinin boş kalması için dış güçlerle vatan savunmasına girmeyecek anlamı taşıyor. Sizin iktidarınızda yurdumuza göz dikenlerle çatışmaya girmeyecek misiniz? Diğer bir ifade ile Türkler kan dökerek ve şehit verdikleri toprağa vatan diyorlar. Bugün üstünde özgürce gezdiğimiz topraklar yani. Bu toprakların her karışında şehitler tepesi var hatırlatırız.
Şimdi size sorarız: Tezkerelere imza atıp evet diyerek Mehmetçiğimizin yurt dışında yurt savunması yapması için bile bile şehitler tepesinin boş kalmaması için izin vereceksiniz, sonra dönüp bizim iktidarımızda şehitler tepesi boş kalmayacak diyeceksiniz. Bu iş nasıl mümkün olacak? Kendinizle çelişmiyor musunuz? Gerçekten merak ediyorum, Kandil’de savaş baronları elleri tetikte beklerken, sınırımıza terör devletçikleri kurulmaya çalışılırken, milyonlarca mülteci sınırlarımıza yığılmışken, Şehitler tepesi nasıl boş kalacak? Ülkeyi savaşmadan teslim mi edeceksiniz?