Mersin’de iş dünyası temsilcileriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin IMF tahminlerine göre 17. büyük ekonomi olduğunu ve satın alma gücü bakımından ise 11. büyük ekonomi konumunda olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ‘Mersin İş Dünyası Buluşması’ programında iş insanlarıyla bir araya geldi.
Küresel ekonomi, makro politikalarla ilgili kısa bir değerlendirme yapan Yılmaz, Türkiye’nin bu çerçevede bulunduğu konuma ilişkin bilgi verdi.
Yılmaz, Türkiye’nin dünyada 17. büyük ekonomi olduğunu söyledi.
“Satın alma gücü paritesine göre ise 11’inci büyük ekonomiyiz”
Türkiye’nin ekonomik durumu ile ilgili bilgi veren Yılmaz, “IMF’nin tahminlerine göre 17’nci büyük ekonomi olduk. Satın alma gücü paritesine göre ise 11’inci büyük ekonomi konumundayız. Daha da iyi noktaları inşallah kamuyla özel sektörde hep birlikte yürüyeceğiz. Bir taraftan büyümemizi, istihdamımızı sürdürmeye çalışırken diğer taraftan enflasyonla mücadele ediyoruz.
“Yapısal reformlara yoğunlaşacağız”
Enflasyonu düşürmek için kararlı bir şekilde ilan ettiğimiz politikaları hayata geçiriyoruz. Para politikamızı güncelledik. Maliye politikamızla kara politikalarımızı bir bütünlük içinde hayata geçiriyoruz. Diğer taraftan önümüzdeki dönem yapısal reformlara yoğunlaşacağız.
Verimliliği arttırıcı rekabet gücünü arttırıcı, yapısal reformlarla programımızı çok boyutlu değişik unsurlardan oluşan programımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızın da bu programa verdiği güçlü siyasi destek son derece önemli. Dünyanın en iyi planlı programını da hazırlasanız arkasında güçlü bir siyasi irade yoksa bir anlam ifade etmez, raflarda bir doküman olarak kalır.”Enflasyon önümüzdeki aylarda ivme kaybedecek”Sayın Cumhurbaşkanımız özellikle orta vadeli programı bizzat ilan ederek toplumla paylaşarak çeşitli vesilelerle bunun arkasındaki siyasi desteğini ortaya koyarak bizlere büyük bir güç veriyor.
Plan altında enflasyonumuz gerçekleşti. Bu yılın Ocak ayında bir miktar yüksek geldi enflasyon. Bunu da geçici bir durum olarak görüyoruz. Genelde Ocak ayında yıllık fiyat ayarlamaları yapılır malum. Bir takım ücret fiyat ayarlamaları da yapıldığı için bunun bir etkisi var. Önümüzdeki aylarda giderek bunun ivme kaybettiğini aylık fazla göreceğiz. Yıllık etkisini ise 2024’ün ortalarından itibaren daha net bir şekilde görmüş olacağız. Program etkisini, yıldız etkisini yıllık bazda yansımasını net bir şekilde görmüş olacağız.”
2026’da enflasyonda yeniden tek haneli rakamları yakalayacağız”Kararlı bir şekilde mücadelemiz sürüyor. Tabii ki bunu yaparken restorasyona da düşmek istemiyoruz. Dünyanın da problemi bu. 2025’te bunun etkileri çok daha net ortaya çıkacak. Yüzde 15’ler civarında orta vade programımızda öngördüğümüz enflasyon 2026’da ise yeniden tek haneli rakamları yakalayacağız.
Bunun planını, programına yol haritasını ortaya koymuş durumdayız. Adım adım hedefimize gideceğiz. Bu bir süreç. Bir günde hemen çok kısa vadede beklememek gerekir. Adım adım bu sonuçları elde edeceğiz ve hep birlikte bunları göreceğiz” ifadelerini kullandı.
“Orta vadeli programdaki hedefimizi rahatlıkla yakalayabileceğimizi düşünüyoruz”
Konuşmasında devam eden Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: Bizim açımızdan en önemli hususlardan özellikle ihracatçı illerimiz açısından ihraç pazarlarımızdaki gelişmeler, büyümeler. Bu açıdan da baktığımızda geçen yıl Avrupa bizim tabii en önemli ihraç pazarımız. Avrupa’daki büyüme, dünya büyümesinin de oldukça altında. İşte yüzde 1’ler civarında, bazı ülkelerde sıfır büyüme, eksi büyüme gibi rakamlarla karşılaştık.
Önümüzdeki dönemde de ihraç pazarlarımızdaki büyümenin yüzde iki, iki buçuk civarında olmasını bekliyoruz. Geçmişe göre bir miktar daha iyi ama tarihsel ortalamaların yine maalesef altında. Dolayısıyla dünyada zorlu koşulların olduğu, rekabetin arttığı bir dönemdeyiz bunu hep birlikte görmemiz, analiz etmemiz ve buna göre politikalar geliştirmemiz gerekiyor.
Türkiye’deki makro ekonomik politikalara baktığımızda ise kısaca özetlerken büyüme tarafında oldukça iyi bir performansımızdır. Pandeminin etkilerinin yoğun olarak yaşandığı 2020, 2022 döneminde dünya ekonomisi bu 3 yıllık dönemde sadece yüzde 7 büyürken Türkiye ekonomisi yüzde 20 büyümeyi gerçekleştirdi. Tüm milletin olarak önemli bir performans sergiledi. İhracatımıza istihdamız arttı.
Geçen yılın büyümesi henüz tam çıkmış değil. 3 çeyreklik büyümeyi biliyoruz ancak 4’üncü çeyrek biliyorsunuz bu ayın sonunda istatistik kurulumuz tarafından ilan edilecek. 2023 yılının büyümesini hep birlikte görmüş olacağız. İlk 3 çeyreklik dönemde Türkiye ekonomisi yüzde 4.7 bir büyüme kaydetti. Son 20 yıllık yine performansımıza baktığımızda yıllık ortalama yüzde 5.4 büyüme kaydetmişiz.
Geçen yılki geçen yıl büyümemizin orta vadeli programa göre 4.4 olmasını öngörüyoruz. Son çeyrekte yüzde 3.7 bir büyüme kaydetmemiz bu hedefi gerçekleştirmemize yetecek. Onu hep birlikte göreceğiz. Ama biz orta vadeli programdaki hedefimizi rahatlıkla yakalayabileceğimizi düşünüyoruz. Önce birtakım göstergelerde. Büyümemiz iyi gidiyor. Dünya şartlarını da dikkate aldığımızda yine dünya büyümesinin üzerinde bir büyüme performansı sergiliyoruz. Bu olumlu bir durum.
“2024 yılına iyi başladık”
Cari işlemlerin temel sorun olduğuna da dikkat çeken Yılmaz, “Aslında cumhuriyet tarihi boyunca baktığımızda kalkınmamız yönündeki en büyük tarzlardan bir cari açıkla çalışır. Malum enerjiye bağımlı bir ülkeye ithal ediyoruz. Ama başka bir takım tedbirlerle hem enerji sektöründeki politikalarımızda hem de genel olarak döviz kazandırdığı faaliyetleri teşvik ederek bu yapısal sorunumuzun da üstesinden gelme gayreti içindeyiz.
Orta vadeli programımızı yaparken bunu en temel meselelerden biri olarak ortaya koyduk. Yılın geçen yılın ikinci yarışında bu yönde olumlu sonuçlar almaya başladık. Yıl ortasında 60 milyar dolarlar seviyesinde çıkan cari açığımız yıl sonu itibariyle 45.2 milyar gibi bir rakama geriledi.
Bu gerilemenin devam edeceğini düşünüyoruz. Burada tabii ihracatçılarımıza ben tebriklerimi iletmek istiyorum. Şükranlarımı sunmak istiyorum. Bu sonucun elde edilmesinde ihracatçılarımız ve turizmcilerimizin çok ciddi katkısı var. Turizm gelirlerimizde 54. 3 milyarı yakaladık. Bu yıl hedefimiz 60 milyon turist, 60 milyar dolar turizm geliri. Bu da cari açığımıza ciddi katkılar sunacak.
Portföy yatırımlarında yine olumlu bir gelişme görüyoruz. 2022’yılında 13,7 milyar dolar çıkış varken 2023’te nette 8,34 milyar dolar değerinde bir giriş gerçekleştiğini görüyoruz.”Türkiye bu artan sermaye hareketinden hak ettiği payı alacaktır”Dünyadaki konjonktüre de baktığımızda özellikle yılın ikinci yarışında gelişmiş ülkelerin para politika değişimle de birlikte gelişmekte olan ülkelere dönük sermaye hareketlerinin artması bekleniyor.
Uluslararası kurumlar da bunu bekliyorlar. İnşallah izlediğimiz politikalarla Türkiye bu artan sermaye hareketinden hak ettiği payı alacaktır. Dış ticaretimizden, ihracatımızda baktığımız zaman yine tarihi bir seviyeyi yakaladık. Bu orta vadeli programdaki tahminimizin bir miktar üstünde.2024 yılına da ocak ayında iyi başladık. İhracatımız 3.6 bir artış gösterdi. İthalatımız ise yüzde 22 oranında bir azalış gösterdi.
Buda cari işlemler dengemize ticaret kanalıyla önemli bir katkı oluştuğunu gösteriyor. Merkez Bankamızın rezervleri güçleniyor. Yine geçtiğimiz Mayıs ayında 98 milyar dolarlara kadar düşmüştü. 145 milyar dolarlara kadar yükseldi. Son dönemde bir düşüş var. Yine de 135 milyar dolar seviyelerini koruyor.
Burada bu konuları mevzuattaki çözülmenin özellikle ocakta yoğun olmasının bir miktar etkisi var. Ama rezervlerimizi biz güçlendirmeye önümüzdeki süreçte de devam edeceğiz. Kur korumalı mevzuatta ciddi bir çözülme var gerçekten. Rakamlarda da bunu görüyoruz. O günün ihtiyaçlarına göre yapıldı. 9 Şubat’tan itibaren rakamları söyleyebilirim. 2 trilyon 368 milyar TL’ye kadar geriledi”
“Kurla ilgili hükümet olarak ne bir tahminimiz var ne de bir hedefimiz var”
Döviz kurlarıyla ilgili bir soruyu da yanıtlayan Yılmaz, “Kurla ilgili şunu ifade etmek isterim. Biz serbest kur rejimi uyguluyoruz. Dolayısıyla kurla ilgili hükümet olarak ne bir tahminimiz var ne de bir hedefimiz var. Serbest piyasada oluşur diyoruz kur. Sadece Merkez Bankamız kanundan da gelen yetki ve sorumlukla spekülatif hareketliliklere müdahale ediyor.
Piyasa bozucu bir takım faaliyetler olduğu zaman bunun önüne geçmek için çaba sarf ediyor elindeki araçlarla. Bunun ötesinde kur piyasada belirlenir diyoruz. Arz ve taleple belirlenir diyoruz. Ama son dönemlerde hepiniz yaşayarak görüyorsunuz ciddi bir istikrar oluşmuş durumda.
Kurdaki hareketliliği değerlendirirken nominal ve reel kuru ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Enflasyonun olduğu bir ortam da nominal kurun belli bir oranda artışı normal karşılanmalı. Reel anlamda baktığımız da son dönemde TL’nin bir miktar değer kazandığını görüyoruz.
Bunu da tespit etmemiz lazım. Biz şunu düşünüyoruz. İhracatın artışında asıl belirleyici olan dış pazarlardaki talep. Talep geliştikçe, yeni pazarlara girildikçe ihracatçılarımızı farklı desteklerle destekledikçe kurdaki gelişmeler ne olursa olsun ihracatımızı arttıracağımıza inanıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.