Son dönemdeki şeriat tartışmalarına değinen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam ve Türklük kavramlarının birbirinden ayrılmayacağına vurgu yaparken, İslam’ın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık etmenin de esasında dininin bizatihi kendisine husumet beslemek olduğunu söyledi.
Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi düzenlendi. Merasime Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Burada katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı, mezunlara görevlerinde başarı dilerken gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan bu kapsamda, şeriat ve Türklük tartışmalarına da değindi.
“İslam Türklerin kılıcı olmuştur”
Türk ve İslam’ın birbirinden ayrılamayacağını belirten Cumhurbaşkanı şöyle konuştu: Yaklaşık bin yıldır Türkler İslam’ı, İslam da Türkleri muhafaza etmiş; Türkler İslam’ın, İslam da Türklerin kılıcı olmuştur. Tarih kitaplarına şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur:
Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir.Üstat Necip Fazıl, bu gerçeği, çarpıcı bir dille bakınız nasıl ifade ediyor: “İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle… Yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım.
Allah’ın inâyeti ve resulünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun!.””İslamsız Türklük” tanımlamaları…Dolayısıyla İslam’ı Türk’ten, Türk’ü de Din-i Mübin-i İslam’dan koparan, ayrıştıran, arasına sahte duvarlar ören anlayışın bu topraklarla hiçbir illiyeti yoktur.
Son dönemde Türkiye karşıtı kimi çevreler tarafından aynı amaca hizmet eden çift kulvarlı bir kampanya yürütüldüğünü görüyoruz. Bunlardan ilki, lümpen faşistlerin gündeme getirmeye çalıştığı “İslamsız Türklük” tanımlarıdır.
Milletimizin İslam’a ve Kur’an’a hizmetle geçen 1300 yıllık şanlı tarihi, bu şekilde yok sayılmaya çalışılıyor. Böylece milletimizi ayakta tutan, milletimize asli kimliğini kazandıran tarihi, kültürel ve beşeri değerleri tahrip edilmek isteniyor. Çok açık ve net söylüyorum.
İslam’ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük tanımı ve projesi, aslında Türk milletini müzeye kaldırma, folklorik bir öge haline getirme teşebbüsüdür. Burada gaye milletin mayasını bozmak, dışarıdan sarsamadıkları kaleyi içeriden çökertmek, mümkünse teslim almaktır.”Şeriata düşmanlık dinin kendisine düşmanlıktır”
Kampanyanın ikinci kulvarında ise şeriat düşmanlığı vardır. Şeriata düşmanlık, dinin bizatihi kendisine husumettir. İnanıp inanmamak elbette bir tercih konusudur. Ancak dinin emirlerine karşı gelmek başka bir durumdur.
“Kelime-i Tevhit yazılı bayraktan rahatsız oluyor”
Son dönemde özellikle Filistin’e destek yürüyüşü sırasında bir vatandaşın ‘şeriat bayrağı’ taşıdığı iddiası üretinden başlayan tartışmaları hatırlattı.
Bu olay üzerinden başlatılan suç durularını eleştiren Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: Kimi barolar çıkıyor kimi Kelime-i Tevhit yazılı bayraktan rahatsız oluyor. Suç duyurusunda bulunabiliyor.
Kendini sanatçı diye tanımlayan kimi şahsiyetler, milyonlarca vatandaşımızı gerici, yobaz diye tahkir edebiliyor. En büyük ikinci siyasi partisinin genel başkanı ‘Çocuklara din eğitimi verilmesine ortaçağ zihniyeti’ deme gafleti gösterebiliyor.
“Olumsuz örnekleri uzatmak mümkün”
Toplumda yaşanan olumsuz örnekleri çoğaltmanın mümkün olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, “Bu tür menfi örnekleri uzatmak mümkün. Yaşadığımız her hadisede ülkemizde özellikle tek parti dönemiyle başlayan, vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları Türkiye’ye dair hiçbir hayali, endişesi olmayan zihni ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir güruh ortaya çıkarmıştır.
Bu güruhun vasfı kibridir, nobranlığıdır. Bunlar Anadolu insanını aşağılamayı tercih ettiler. Batı kadar bile kendi insanını tanıma gayreti göstermediler. Kadim değerleri gerilik emaresi olarak gördüler.
“Bilmedikleri sembollere karşı kör bir husumet beslediler”
Bunlar bilmedikleri, anlamaya tenezzül etmedikleri insanlara, değerlere ve sembollere karşı kör bir husumet beslediler. Şeriata yönelik sergilenen pervasızlıkların gerisinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı var. Ülkemizde en azından bir kesimin içinde bulunduğu cehalet karanlığında daha fazla boğulduğunu görmekten üzüntü duyuyoruz. El ele verip, milli bünyemize tehdit teşkil eden bu cehalet karanlığını yırtıp atacağımıza inanıyorum.” ifadelerini kullandı.
“Hayat boşluk kabul etmez”
Mezunların bundan sonraki hayatlarında icra edecekleri görevleri hatırlatan Cumhurbaşkanı “Toplumu irşat vazifesi başta olmak üzere tebliğ, tebyin ve temsil görevinizi hakkıyla yerine getirmek her birinizin asli sorumluluğunuzdur.
Buradaki her bir kardeşim çok iyi biliyor ki; hayat boşluk kabul etmez. Sizin bıraktığınız her boşluk ya sosyal medya şarlatanları, ya FETÖ vari terör örgütleri, ya 5’inci kol elemanları, ya zehir tacirleri, ya marjinal yapılar, ya küresel güçlerin teşvikiyle yaygınlaşan sapkın akımlar, ya da emperyalistlerin içimizdeki aparatları tarafından mutlaka doldurulacaktır.” diye konuştu.
“Çağımızın haşhaşileri FETÖ’cüler”
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Yakın tarihimizde bunun pek çok örneğine bizzat şahitlik ettik. Ülkemizin en parlak evlatlarını teröre, şiddete, cehalete ve batı özentisi müstevlilerin senaryolarına kurban verdik. İstikbalimizin teminatı olan nice gencimizin hayatının uyuşturucu, kumar, fuhuş ve alkol batağında karardığını gördük.
Kalem tutması gereken gençlerimizin ellerine silah tutuşturdular. Kimi zaman kandırdıkları, kimi zaman zorla dağa kaçırdıkları gençleri, kendi insanına, kendi ülkesine düşman ettiler. Yaklaşık 40 yıldır milletimizin başına musallat olan PKK belasının, geri planında ihmal edilmişlik, geri kalmışlık ve cehalet vardır.
DEAŞ’lı canilerin istismar alanı dinimizin mukaddes kavramlarıdır. Çağımızın haşhaşileri FETÖ’cüler, dini kavramların arkasına saklanarak yıllarca insan devşirmişlerdir. 15 Temmuz, hoca kılıklı bir sahtekârın, ülkemize ne kadar büyük bir zarar verebileceğinin en son örneğidir.
Böyle bir facianın tekrar yaşanmasına müsaade edemeyiz. Tek bir evladımızın dahi ihanet şebekeleri ve terör örgütlerinin avucuna düşmesine rıza gösteremeyiz.