Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Darülaceze Yurt ve Kültürel Tesis Açılışı ve Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri Tanıtım Töreni’ne katıldı.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, son dönemde gündemde olan yurt tartışmalarına değindi.
“HAYATINIZ YALAN”
Yurt kapasitelerini hiçbir dönemde olmadığı kadarıyla tırmandıran, neredeyse 1 milyona yakın yurt kapasitesine sahip olan bir iktidar olduklarını söyleyen Erdoğan, “Son günlerde üniversite öğrencileriyle alakalı çok ciddi bir kampanya sürdürülüyor. Yurt kapasitelerini hiçbir dönemde olmadığı kadar neredeyse 1 milyona çıkaran bir iktidarız. Hiç ilgisi olamayan kişileri banklara yatırarak Türkiye’de hiç yurt yokmuş gibi yalan yanlış kampanyalar sürdürülüyor. Yalan söylüyorsunuz, hayatınız yalan. Yurtlarımız ortada, kapasiteleri ortada. Yurtlarda 2 bilemedin 3 kişilik odalarda öğrencilerimizi ağırlıyoruz” dedi.
“İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
“Sorumluluk üstlendiğimiz her yerde ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturuyla hareket ettik. Bu ülkede hiç kimsenin kendini sahipsiz hissetmeyeceği bir sistem kurduk. Bizler de bu emanetlerimize sahip çıkıyorsak, onlara gereken her türlü bakımı yapıyorsak, ben Cumhurbaşkanı olarak razıyım, Elhamdülillah. Sağlıktan eğitime, konuttan, istihdama her alanı kapsayan destek politikalarıyla ülkemizi gıpta edilen bir ülke haline getirdik.
67 BİNE YAKIN YAŞLIYA EVİNDE HİZMET VERİLİYOR
30 farklı ilde 67 bine yakın yaşlımıza evinde bakım ve psikolojik bakım desteği hizmeti veriyoruz.Engellilerin kamudaki istihdamı 60 bini aştı. 139 bin çocuğa sosyal ve ekonomik destek sağlıyoruz. Koruyucu aile modelini de genişlettik. 18 binin üzerinde çaocuğumuz evlat edindirme ile aileye kavuştu.
Sadece yaşlı, çocuk, engelli ve kadınlarla kalmıyoruz, her kesimi; koruyan, gözeten, destekleyen, hayata tutunmasını sağlayan politikalar geliştiriyor, bunları kararlılıkla uyguluyoruz.
“KİMSEYİ SAHİPSİZ BIRAKMAYAN BİR SİSTEM KURDUK”
Görüldüğü gibi ülkemizde hiç kimseyi sahipsiz bırakmayacak sosyal devlet sistemi kurduk ve bunu işletiyoruz. Çalışmak isteyene ve çalışabilecek olana iş imkanı sağlarken bunun dışında kalan herkesi gözetip korumak boynumuzun borcudur.Bizim kuşağımız 1960 darbesinde çocuktu ama darbenin yol açtığı acıların etkisini o çocuk halimizde bile hissediyorduk. Türkiye’nin karanlık dönemlerinden biri olan 1970 de gençlik dönemlerine denk geldi. Darbe taşlarının nasıl adım adım döşendiğini bizzat gördük. 1980 darbesi böyle bir dönemin ardından ülkemizin saf dışı edildiği bir felaketti. Milletimiz istiklaline sahip çıkma iradesini ortaya koymuştur.”