Aziz Dağtekin yazdı
CHP ile İYİ Parti arasındaki mücadelede asıl hedef nedir? Bize göre, 1990 yıllardan bu yana her girdiği partide bir bölen olarak anılan Akşener’in asıl hedefi CHP’nin yerini kapmaktır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasında medya üzerinden yürüyen kavga, İyi Parti Lideri’nin tek bir savaşı olduğunu, o savaşın da asıl hedefi CHP’nin bulunduğu ana muhalefet koltuğunu kapmak olduğunu öngörüyorum. Kılıçdaroğlu’nun Akşener’e yönelik “Bir parti başka bir partinin iç işlerine karışmamalı. Her partinin kendi kuralları vardır.” sözleri ve Akşener’in “6’lı masa toplandı ve Cumhurbaşkanı adaylığı liderlere bırakıldı. Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu görevden alın şuraya koyun dersem bu içişlere karışmak olur. Aday tespiti konusunda herkes hür ve bağımsız” cevabı her şeyi açık bir ifade ile anlatmıyor mu?
1990’lı yıllarından itibaren Türk siyasetinin içerisinde yer alan ancak toplumsal destek alamayan, buna rağmen hala Akşener’in siyasetin içinde olmasını parti içi mücadelelerde ve ‘Hizip’ işlerini iyi yapmasına bağlıyorum. Şimdi de bu mücadelenin CHP’ye karşı verildiğini düşünüyorum. Akşener’in ‘Başbakan olacağım’ çıkışında gizli mesajlar var. O mesajları okuduğumuzda Akşener’in asıl hedefinin CHP’nin pozisyonu almak olduğunu, oradan birinci parti olmaya çalıştığı sinyalleri çıkıyor.
“Çakarım” sözleri ise her kesime ciddi bir gözdağıdır. Eğer Meral Akşener bu kadar cesaretli olsaydı, 28 Şubatçı generallerin ”yağlı kazık” sözlerine çakması gerekmez miydi? Gittiği her siyasi partide bir siyasi bölen olarak anılan, toplum tarafından da fazla kabul görmeyen Akşener’in geçmişinde karmakarışık bir çok soru var aslında. Bunları çözmek için bir bölen olarak hafızalarda kalan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 24 Haziran’da yapılacak olan seçimlerde Millet ittifakına destek veriyor gibi gözüktüğü, aslında destek vermediği politikalarla muhalefetin stratejisini şekillendiren isim olması bir tesadüfün eseri olmaması gerekir.
BBC NEWS TÜRKÇE’NİN GÖZÜYLE AKŞENER TAHLİLİ!
Aslında bu soruların cevabının tamamı BBC News Türkçe’nin Akşener ile ilgili olarak yapmış olduğu analizde saklı. BBC News Türkçe’nin Meral Akşener analize baktığımızda 6’lı masanın İP’in kopması an meselesi. İşte BBC News Türkçe’nin bilinen ve bilinmeyen her yönüyle Meral Akşener tahlili:
“Akşener hem cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrar ederek “çatı aday” formülüne son noktayı koydu, hem de HDP’nin Millet İttifakı’na dahil edilmemesinde başrolü oynadı.
CHP’den 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye geçmesi sonrası esasında artık Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) grubu olan Akşener’in cumhurbaşkanı adayı olması için 100 bin imza toplamaya ihtiyacı yoktu. Ancak Akşener bu yolu tercih etti ve 250 binden fazla imza topladı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalacak adayın da kendisi olacağını söylüyordu.
Türkiye ilk ve tek kadın içişleri bakanı olan Merak Akşener’in siyaset yaşamının Kürt sorununda sertlik politikasıyla “topyekûn” mücadele, 3 Kasım 1996’daki Susurluk kazasının ardından çetelerin, kasetlerin, faili meçhullerin ortaya çıkışı ve 28 Şubat süreci gibi bir dizi önemli kilometre taşı bulunuyor.
MHP kökenli bir aileden DYP’ye
Yolu birçok sağ partiden geçen Meral Akşener, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunu.
Üniversite yıllarında MHP’nin gençlik örgütü Ülkü Ocakları’nda aktif isimlerden biriydi. Doktorası sonrası ise çeşitli üniversitelerde dersler verdi. Ağabeyinin MHP İl Başkanı olması nedeniyle parti siyaseti ile de yakından ilgilendi.
Akşener, aktif politikaya ise 1994 yerel seçimlerinde Doğru Yol Partisi (DYP) Kocaeli Büyükşehir başkan adayı olarak başladı. Seçimi kazanamadı ama sonraki dönemde Çiller ailesinin en güvendiği kişilerden biri oldu.
Başbakan ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, bizzat kendi kurduğu ve başkanı olduğu “Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfı”nda Meral Akşener’i yardımcısı yaptı.
Akşener daha sonra DYP Kadın Komisyonları Genel Başkanı da oldu. Çiller ailesinin en güvendiği isim olan Meral Akşener’in yükselişi de başlamıştı.
Akşener, 1995’te ilk kez milletvekili seçildi.
Türkiye’nin ilk kadın içişleri bakanı
3 Kasım 1996’da, Balıkesir’in Susurluk ilçesinde bir kamyona arkadan çarpan özel otomobilden saçılanlar arasında “derin devletin mafyayla ve 1980 öncesinin ülkücü kadrolarıyla bağları” da yer alıyordu.
Suçlamaların odağındaki İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, kazadan kısa süre sonra görevinden istifa etti.
Bakanlık koltuğuna, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in fotoğraflarda verdiği gülümseyen pozların aksine sert mizaçlı genç bir siyasetçi oturdu.
Akşener, Türkiye’nin ilk (ve tek) içişleri bakanı olarak göreve başladı.
Akşener, Mehmet Ağar’ın kadrosunu görevden alıp, onun izlerini silmek için kolları sıvadı.
‘Kapıyı kırın’ emrini hep reddetti
“Söz geçiremediği” dönemin Emniyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel’den rahatsızdı.
Yüksel’i “bakanlık oluru” ile görevden aldı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de bir mektupla, direnen Yüksel’e sahip çıktı.
Ankara’da garip bir durum yaşanıyordu. Yüksel, yeni görev yeri Çankırı Valiliği’ne gitmiyordu. Hakkari Valiliği’nden vekaleten Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atandığı açıklanan Kemal Çelik de Ankara’da Emniyet’e gidemiyordu.
Akşener, Emniyet’te o tarihe kadar eşine rastlanmayan bir yol izledi. Anavatan Partisi ile DYP’nin koalisyon hükümeti döneminde göreve getirilen Yüksel hakkında yaptığı tasarruftan dönmeyeceğini açıkladı, Kütahya gezisini yarıda keserek alelacele Ankara’ya döndü.
Genel müdürlüğe atanan Kemal Çelik’i yanına alarak sabaha karşı saat 03:30’da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Dikmen’deki binasına geldi. Hızla genel müdürlük makamına geçti.
Yüksel odasının kapısını kilitleyip gitmişti. Akşener, “Kapıyı kırın” talimatı verdi. Kapı kırıldı, yeni müdür Çelik koltuğuna oturdu. Ancak Akşener, kapının kırıldığına ilişkin basında çıkan iddiaları hep reddetti.
Kendisine, Türk mitolojisinde önemli rol oynayan efsanevi dişi kurt “Asena” denildi. Bu ismin 12 Eylül öncesi ülkücü hareketteki “kod adı” olduğunu söyleyenler de var, bakanlık yaptığı dönemde ilk kez Özel Harekat polislerinin söylediğini belirtenler de.
MGK toplantısında masada unutulan not
28 Şubat’ta yapılan ve irticayla mücadele eylem planının dönemin hükümetine dayatıldığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının yarattığı iklimde yapılan MGK zirvesi için hükümet ve askerler Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında bir araya gelmişti. 31 Mart’taki toplantı sakin geçmişti.
26 Nisan’daki bu toplantıda ise Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, eğitim reformu konusunda askerlere brifing verdi. Askerlerin istediği 8 yıllık kesintisiz eğitim Refah-Yol hükümeti tarafından kabul edilmişti. Askerler, oldukça memnundu. Toplantı olumlu ve sakin bir havada son buldu. Herkes toplantı odasından çıktı.
Masanın bakanların oturduğu bölümünde, üzerinde not ya da antet bulunmayan bir kağıt kalmıştı.
Kâğıdın bulunduğu yerde İçişleri Bakanı Akşener oturmuştu. Masada “unutulan” bu kâğıt, asker-hükümet gerginliğini en üst seviyeye çıkaracaktı.
Belge, Akşener’in Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na getirdiği Bülent Orakoğlu tarafından hazırlanmıştı. İki bölümden oluşan bir istihbarat notuydu.
Notun ilk bölümünde Genelkurmay Karargâhı’na yapılan kritik giriş-çıkışlara ilişkin tespitler yazılıydı. Belgenin ikinci bölümü ise polisin, Milli İstihbarat Teşkilatı’nı (MİT) da izlediğini gösteriyordu.
Bülent Orakoğlu, olası bir askeri darbeyi önceden haber alabilmek için faaliyetler yapıyordu. Bu faaliyet sadece gözetlemeyle sınırlı değildi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın içine “casus” bile yerleştirilmişti.
Polis memuru Onbaşı Kadir Sarmusak skandalı böylece patlak verdi.
Hükümet, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) içinde bir cunta yapılanması olduğunu öne sürdüğü Batı Çalışma Grubu’nu ortaya çıkardığını belirtti. Askerlere göre ise Batı Çalışma Grubu, bir cunta faaliyeti değil, TSK içindeki çok sayıda uzman çalışma gruplarından sadece bir tanesiydi.
Akşener’in bu dönemde Meclis’te en fazla tartışılan çıkışlarından birisi, PKK lideri Abdullah Öcalan için ‘Ermeni dölü’ ifadesini kullanması oldu. Daha sonra “Ben Türkiye’de yaşayan Ermenileri değil, genel olarak Ermeni ırkını kastettim” sözleriyle dilediği özür de tartışmaya neden oldu.
Asker, askerin siyasete müdahalesine karşıydı
Meral Akşener, 28 Şubat döneminde askerin siyasete müdahalesine karşıydı ve Genelkurmay’ın düzenlediği “irtica brifinglerine” katılacak valileri açığa alacağını söyledi.
Yıllar sonra, önce bu kararının ardından dönemin üst düzey askerlerinden birinin kendisine “Gelirsek, o kadını yağlı kazığa oturturuz” şeklinde bir tehdit mesajı yolladığını açıkladı.
28 Şubat’la başlayan ve Sarmusak olayıyla zirveye ulaşan bu gerilim, 54. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olan Refah-Yol’un askerin baskısıyla iktidardan uzaklaştırılmasıyla sona erdi.
DYP, ‘Yenilikçi Hareket’, MHP ve İYİ Parti
Tansu Çiller ile Meral Akşener arasındaki ilişkiler ise 1990’ların sonuna gelindiğinde gerilmeye başlamıştı.
Dönemin DYP İstanbul İl Başkanı Süleyman Soylu, 32 il başkanını da yanına alarak Akşener’in partiden istifasını istedi. Temmuz 2001’de DYP’den ayrılan Akşener, siyasi yaşamının dümenini eski hükümet ortaklarına çevirdi.
Dönemin Fazilet Partisi’nde Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Milli Görüş hareketi içinde “Gelenekçiler-Yenilikçiler” mücadelesi de su yüzüne çıkmıştı.
Akşener, 2001 yılında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın birlikte hareket ettiği oluşumla bir araya geldi.
Ancak bu isimlerle siyasi birlikteliği sadece 4 ay sürdü. “Hayal kırıklığına uğradığını” belirterek sonradan Adalet ve Kalkınma Partisi adını alacak hareketten koptu.
Yeni adresi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olan Akşener’in görevi ise partinin lideri Devlet Bahçeli’nin başdanışmanlığıydı.
2004 yılında MHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu Akşener ama yine kazanamadı.
2007 ve 2011 yıllarında ise MHP listelerinden Meclis’e girdi. İki dönem TBMM Başkanvekilliği yaptı. Erkeklerin ezici çoğunlukta olduğu TBMM Genel Kurulu’nda kimi zaman sert kimi zaman uzlaştırıcı tavrıyla kamuoyu önünde önemli bir siyasi figür haline geldi.
7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimlerde aday gösterildi ve Meclis’e girdi. Adının, TBMM Başkanlığı için geçmesi parti içinde özellikle de Devlet Bahçeli nezdinde rahatsızlığa neden oldu.
Seçimlerin yenilendiği 1 Kasım 2015’te bu kez liste dışı kaldı.
MHP’nin o seçimde oy oranın düşmesi üzerine parti içinde muhaliflerle birlikte kurultay talebinde bulundu.
Uzun süren yargı sürecinin ardından mahkeme olağanüstü kurultay için tarih belirledi ancak MHP bu kararı tanımadığını ilan etti.
Hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Çağrı Heyeti başkanlığında yapılacak olan bir olağanüstü genel kurulu, “Paralelcilerin korsan toplantısı” olarak nitelendirdi.
Akşener, Eylül 2016’da partiden ihraç edildi. Dava açtı ancak Aralık 2016’da mahkeme tarafından onanan ihraç kararı kesinleşti.
25 Ekim 2017’de ise Akşener’in siyasi hayatında yine yeni bir süreç başlıyordu. MHP’den ayrılanlarla birlikte İYİ Parti’yi kurdu ve genel başkanı oldu.
MHP’de Bahçeli’ye bayrak açmasının ardından Meral Akşener’in Fethullah Gülen ile ilişkisi olduğu yönünde iddialar konuşulmaya başlandı.
İYİ Parti kurulduktan sonra bu iddialar daha da arttı. Akşener ve yakın çevresi tüm açıklamalarında bu tür yorumları en sert şekilde reddetti.
İYİ Parti’nin Yüksek Seçim Kurulu’nun 27 Haziran’daki seçimlere katılacak partiler listesinde yer almasından sonra ise sosyal medya üzerinden hız verdiği kampanyalarında Gülen yapılanmasıyla arasına ciddi bir set çektiği görüldü.
Parti, “FETÖ’nün mağdurları bizimle, zenginleri onlarla” başlığıyla Twitter hesabından paylaşılan videoda, ‘Gülen ile bağlantı’ iddialarına Ergenekon ve Balyoz davalarının “mağduru” kurucularını öne çıkararak bir anlamda yanıt veriyordu.
Cumhurbaşkanı adayı olan kişinin milletvekili adayı olamayacağı kurallarından dolayı Akşener, cumhurbaşkanlığı yarışını kaybederse TBMM dışında da kalmış olacak.”