Türkiye ile ABD arasında, PYD/YPG konusunda çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Ulus devleti yok sayan sözde müttefikimiz ABD teröristlerle kol kola girmesi sizce ne anlama geliyor. Bu kaygı verici gelişmenin Cumhurbaşkanı’nın AK Parti’ye dönüş haberlerinin gölgesinde kalması hasebiyle gerek sosyal, gerekse görsel medyada geniş yer almamasını da düşündürücü olarak yorumluyorum…
Türkiye’nin ulusal çıkarları ve toprak bütünlüğünü koruma maksadıyla 25 Nisan’da Irak’ın kuzeyi Sincar Dağı ile Suriye’nin kuzeydoğusu Karaçok Dağı’na yapılan etkili hava harekatından dolayı sözde dost ve müttefikimiz Amerika’nın âdeta kimyasını bozmuştur. Bu hal ABD cephesinde etkisini sürerken, Rusya cephesinden de olumlu hava gelmiyor…
ABD gibi, Rusya da teröristlerin adeta güdümündedir. Bebek katili Öcalan’ın fotoğraflarını arma gibi kollarında taşıyan YPG’li teröristlerle poz veren Rus askerlerinin “biz de yanınızdayız” dercesine poz vermeleri hiç de kabul edilebilir bir durum değildir. Hem de bu fotoğrafların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile görüşmeler yaptığı sırada servis edilmesini çok manidar buluyorum…
Okyanus ötesinden gelen birileri sınır boylarımızda devriye geziyor ve hasar tespiti yaptığını söylüyor. Aynı zamanda teröristlerle kol kola giriyor, diğer taraftan aynı birileri, Türkiye’nin kendi ulusal güvenliğine yönelen açık ve yakın bir tehlikeyi bertaraf etmek için yaptığı askerî harekâtı, “TSK ABD ile yeterli koordinasyon kurmadı” diyerek yaygara koparmayı başarabiliyor..
Oysa biz biliyoruz ki; Türkiye de dahil olmak üzere ABD’nin haberi olmadan bölgede dişi sineğin bile kanadı kıpırdamaz. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu mükerreren bu harekât konusunda önceden ABD ile bilgi paylaşımında bulunulduğunu açıklamıştı. Dün de benzer açıklama TSK’dan geldi…
Burada ABD’nin karın ağrısı çok başka. Mesele bilgi verilip verilmemesi değil. Mesele bizatihi harekâtın icra edilmiş olması. Evet, bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hindistan dönüşü uçakta gazetecilere açıkladığı üzere, Obama döneminden kalan anlayışla sürdürülen bir tavır var. Türkiye’nin bütün ikazlarına rağmen, müttefiklik ölçüleriyle asla bağdaşmayan bir yaklaşım söz konusu…
Bu mesele, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 -17 Mayıs tarihlerinde ABD’ye yapacağı ziyaret sırasında en önemli müzakere konularından biri olacak şüphesiz. Şayet Trump Yönetimi Obama döneminin yanlışlarını devam ettirecek olursa, Türkiye ile Amerika arasında daha ciddi sıkıntılar baş gösterebilir…
Umarız ABD böyle bir yanlışta ısrar etmez ve gerekli düzeltmeyi yapar. Sayın Erdoğan’ın dün Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşmede kaydedilen olumlu gelişmelerin bu noktada ciddî bir etki meydana getireceğini söyleyebiliriz…
Ama şurası açık; Amerika Birleşik Devletleri Birinci Körfez Savaşından beri, bir Kürt devleti projesini fiilen devreye sokmuş görünüyor. Kuzey Irak’ta bunun sonuçlarını açıkça gördük. Şimdi ise Suriye coğrafyasında aynı atraksiyonlar tekrarlanıyor. Bütün bu önemli gelişmeler gölgesinde Türk medyasında yeterince yer bulmasa da sonuç değişmiyor. PKK ve PYD/YPG tehdidi bertaraf edilmedikçe, bize de Ortadoğu coğrafyasına da rahat gözükmüyor. Herkesin buna göre hesabını yapması gerekiyor. 2019’daki seçimler için bugünden spekülasyon yapmak yerine Türkiye iç çekişmeleri bir kenara bırakıp, bölgesinde dönen dolapları ve entrikaları görüp daha kalıcı ve hayati önem taşıyan konularla uğraşsa doğru olmaz mı?..
Öyleyse Türkiye oluşturulan suni gündemlerden hızla uzaklaşmalı, kaos, kriz ve iç çekişmeleri bir kenara bırakarak iktidarı ve muhalefetiyle ülkemizin bekası hürmetine yek vücut olmalıdır. Gün bölgemizdeki puslu vadide ayrışma ve ayrılma günü değil, bilakis birleşme ve oynanmak istenen oyunu bertaraf etme günüdür…