Soykırımcı İsrail’in cesaret aldığı güçler ve destekçiler kimler?

Aziz Dağtekin Yazdı

İsrail’in, Gazze ve Beyrut gibi bölgelerdeki askeri operasyonları, yalnızca çatışmanın sıcak noktalarındaki insanlar için değil, aynı zamanda dünya genelindeki barış savunucuları, insan hakları örgütleri ve uluslararası toplum için de büyük bir kaygı kaynağı olmuştur. Son yıllarda, özellikle 2023 ve 2024’teki askeri katliamlar, ciddi bir şekilde “soykırım” kelimesinin gündeme gelmesine yol açmıştır. Gazze’deki saldırılar, zaten yetersiz olan insani koşulları daha da kötüleştirirken, Lübnan’ın başkenti Beyrut da İsrail’in askeri stratejileri ve müdahaleleri nedeniyle benzer şekilde büyük zarar görmüştür.

Peki, İsrail bu tür katliam ve saldırılar için cesareti nereden alıyor? Bu tür askeri ve politik adımların uluslararası arenada nasıl bir yeri var? İsrail’in bu tür eylemleri gerçekleştirebilmesine olanak sağlayan güçler ve devletler kimlerdir?

 İsrail’in Gazze ile Beyrut’taki katliamları ve Soykırım Eylemleri
Gazze, uzun süredir dünya çapında bir insani kriz bölgesi olarak kabul ediliyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik katliam dolu saldırıları, özellikle 2008’den itibaren yoğunlaşan bir şekilde devam etmektedir. 2023 sonu ve 2024 başındaki dönemde, İsrail’in Gazze’deki hava saldırıları, kara harekâtları ve abluka uygulamaları, milyonlarca sivili hedef almış ve büyük bir insani felakete yol açmıştır. Aynı şekilde, Lübnan’ın başkenti Beyrut da İsrail’in bölgesel etkisini güçlendirmek ve topraklarına toprak katmak amacıyla saldırılara maruz kalmış, sözde Lübnan Hizbullahı’na karşı yürütülen askeri operasyonlar, Beyrut’ta sivil kayıplarına ve büyük hasara neden olmuştur.

Malumunuz olduğu üzere soykırım terimi, Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında kabul edilen Soykırım Sözleşmesi’ne göre, bir grup etnik, dini veya ulusal grubu tamamen veya kısmen yok etmeyi amaçlayan, sistematik bir eylem olarak tanımlanmıştır. İsrail’in Gazze’deki saldırıları ve Beyrut’a yönelik askeri katliamları, BM ve bağımsız insan hakları kuruluşları tarafından zaman zaman “soykırım” olarak nitelendirilmektedir. 2024’teki saldırılar, bu tanımın gerekçelendirilebileceği biçimde sivillerin hedef alınması, sivil altyapının yok edilmesi ve insani yardımların engellenmesi gibi uygulamalarla dikkat çekmektedir.

İsrail’in Cesaretini Aldığı Güçler ve Destekçiler
İsrail’in gerçekleştirdiği bu katliamların temelinde, güçlü bir askeri ve siyasi destek ağı yatmaktadır. Bu destek, sadece bölgesel müttefiklerden değil, aynı zamanda küresel güçlerden de gelmektedir. Peki, İsrail’in bu tür şiddetli eylemleri gerçekleştirebilmesi için kimlerden cesaret alıyor?

ABD, İsrail’in En Güçlü Müttefiki
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’in en büyük ve en güçlü stratejik müttefiklerinden biridir. ABD, İsrail’e sadece askeri malzeme ve finansal destek sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda İsrail’in yaptığı katliamları, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, çoğu zaman veto hakkını kullanarak savunuyor. ABD’nin İsrail’e sağladığı askeri yardımlar, İsrail’in bölgede güçlü bir askeri güce sahip olmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca, ABD’nin güdümündeki Batılı müttefikler, çoğu zaman İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki katliamlara karşı tavır almak yerine, bu operasyonların meşruiyetini savunmuşlardır.

Avrupa Ülkeleri, Sessiz Destek veya Stratejik Çekinceler?
Birçok Avrupa ülkesi, İsrail’e karşı eleştirilerde bulunsa da, ekonomik, diplomatik ve askeri ilişkiler nedeniyle bu eleştirileri yeterince somut adımlarla desteklemez. Özellikle Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa gibi büyük Avrupa ülkeleri, İsrail’in bölgesel politikalarını genellikle destekleyen tutumlar sergileyerek, Gazze’deki insani durumu umursamadan İsrail’e diplomatik desteğini sürdürmüştür. Almanya’nın, İsrail’e her yıl sağladığı milyarlarca dolarlık askeri yardım, bu ilişkinin bir örneğidir. Avrupa’nın bu ülkeleri, İsrail’in güvenliğini sağlamak için bölgesel askeri operasyonları meşru gösteren bir dil kullanmaktadır.

Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri: Bölgesel Müttefiklik
İsrail’in son yıllarda Arap dünyasında, özellikle Körfez ülkeleriyle olan ilişkileri de farklı bir boyut kazanmıştır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler, özellikle İran karşıtı stratejik çıkarlar doğrultusunda, İsrail ile gizli veya açık diplomatik ilişkiler kurmuşlardır. Bu ülkeler, İsrail’in Gazze ve Beyrut’taki saldırılarına doğrudan destek vermemiş olsa da, İsrail’in bölgedeki etkisini artırmak amacıyla bu tür operasyonlara göz yummaktadır. Körfez ülkeleri, aynı zamanda İsrail’in Filistin ve Lübnan’a yönelik müdahalelerini siyasi olarak savunma eğilimindedirler.

Diğer Ülkeler: Çin, Rusya ve Uluslararası Politik Dengeler
Rusya ve Çin gibi büyük güçler, çoğunlukla Ortadoğu’daki dengeyi gözeten bir politik tutum benimsemektedir. Her iki ülke de İsrail’in bölgedeki gücünü denetlemeye çalışan, ancak aynı zamanda İsrail’e karşı tavır almayı da riskli görebilecek ülkeler arasında yer alır. Çin, enerji ve ticaret anlaşmaları açısından Arap dünyasıyla sıkı bağlar kurmuşken, Rusya da bölgedeki askeri ve diplomatik varlığını güçlendirmeye çalışmaktadır. Ancak her iki ülke de, uluslararası arenada, özellikle BM ve diğer platformlarda İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki operasyonlarına karşı zaman zaman eleştirilerde bulunmuşlardır.

Uluslararası Tepkiler ve Çift Taraflı Standartlar
İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırıları, uluslararası toplumda büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. İnsan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütleri, İsrail’i sıkça soykırım suçuyla suçlamaktadır. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası platformlar, İsrail’in şiddet eylemlerini kınamakta, ancak büyük güçlerin siyasi çıkarları nedeniyle İsrail’e karşı somut adımlar atılmamaktadır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, çoğu zaman ABD’nin vetosu nedeniyle etkili bir şekilde harekete geçememektedir. Bu durum, uluslararası hukuk ve insan hakları normlarına aykırı bir şekilde, bölgedeki şiddetin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır.

Sonuç itibariyle, İsrail’in Gazze ve Beyrut’taki saldırıları, bir yandan bölgedeki çatışmaların şiddetini artırırken, diğer yandan uluslararası toplumun çift taraflı standartlar uyguladığı bir gerçeği gözler önüne sermektedir. İsrail, güçlü müttefiklerinden aldığı destekle bu tür askeri operasyonlarını sürdürmekte ve meşrulaştırmaktadır. Ancak, uluslararası hukukun ve insan hakları normlarının hayata geçirilmesi, bu tür saldırıların engellenmesi ve soykırım suçlarının cezalandırılması için daha güçlü bir uluslararası irade gerekmektedir. Bu irade, sadece bölgesel güçlerin değil, tüm dünyanın kolektif sorumluluğuyla şekillenecektir.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

2025 yılı asgari ücreti 22 bin 104 lira olarak belirlendi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, 2025 yılında uygulanacak asgari ücretin 22 bin 104 lira …

Bir yanıt yazın