Millet İttifakı’nın bileşenlerinin yol haritasını ve kararlarını yaklaşık 25 yıl önceki 28 Şubat Cunta’nın kararlarının aldığı güne bırakmasını çok manidar buluyoruz. Niye 28 Şubat? 28 Şubat tıpkı 25 yıl önceki gibi sözde demokrasi getireceğiz söylemiyle demokrasiyi rafa kaldırmanın bir provası mı?
28 Şubat Darbesi’nin üzerinden yaklaşık 25 yıl geçti. Demek ki kafa aynı kafa, idare aynı yerden yapılıyor. 28 Şubat darbesinin sebep olduğu yasaklar ve ayrımcı uygulamalar demek ki hala hayat bulabiliyormuş. Bitti dediklerimizin küllerinden yeniden türemeler oluyormuş!..
Hatırlarsanız 28 Şubat darbesi toplumun dindar kesimini hedef alan ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın başbakanı olduğu REFAH-YOL koalisyon hükümetini her alandan baskılayan süreçte büyük zulümlere sahne olmuştu. Türkiye hak ve özgürlüklerin hesapsızca kısıtlandığı, hukuk tanımayan keyfi uygulamaların hüküm sürdüğü ve halkın oylarıyla iş başına gelen iktidarın daha önce benzeri görülmemiş yöntemlerle alaşağı edildiği bir askeri cunta dönemi yaşamıştı.
Bununla yetinmeyen 28 Şubatçılar, başörtülü imam hatipli öğrencilere, Kur’an kurslarına inanılmaz baskılar ve yıldırıcı psikolojik harekat metotları uygulanıyordu. Mağdur edilen öğrencilerin ancak yüzde 10’u yurt dışına gidebildi. Türkiye her darbe sürecinde olduğu gibi 28 Şubat’ta da içe kapatılmıştı. Ülkemiz için en büyük tehdit olan PKK, birinci sıradan silinip milli ve manevi değerleri “İrticai Kalkışma” olarak gören bir zihniyet irticai tehdidi ülkenin gerçek iç tehdidi olduğunu dayatmaya başlamıştı.
Bu sürecin baş aktörleri Çevik Bir ve Güven Erkaya irticai tehdidin PKK’dan daha tehlikeli olduğuna işaret eden açıklamaları her platformda dile getiriyorlardı. Bu tehdit değerlendirmesi dönemin ABD Dışişleri Bakanı Warren Cristopher’in Ankara Büyükelçiliği’ne gönderdiği kripto ulusal güvenlik belgesinin içeriğinde açıkça görülebiliyordu. Bu belgeye göre ABD’nin 15 Ekim 1996 yılında REFAH-YOL iktidarının düşmesi için örtülü olarak düğmeye bastığı anlaşılıyordu. ABD Dışişleri Bakanı Warren Cristopher imzası ile Ankara ABD Büyükelçiliği’ne gereği için gönderilen kripto mesajda Başbakan Erbakan’ın dış politikada yüzünü Batı’dan ayırıp Doğu’ya, Arap ve Müslüman dünyasına çevirmesini ABD’nin milli menfaatlerine aykırı ve düşmanca olarak değerlendiriliyordu.
İlk olarak, 17 Ocak 1997 tarihinde, cunta tarafından merhum Cumhurbaşkanı Demirel’e Genelkurmay’da verilen brifingde, 54 maddelik REFAH-YOL iktidarının sözde sakıncalı irticai icraatlarını içerdiği iddia edilen bir dosya araştırılması için verilmişti. Bu dosya içinde en çok dikkatimizi çeken 53. madde olmuştu. Bu madde ile darbeciler gelişmiş G -7 ülkelerine karşı Müslüman Sekizler olarak isimlendirilen ekonomik birlik kurma projesini irticai bir tehdit olarak değerlendirmişlerdi. Başbakan Erbakan Türkiye’nin AB ile ABD arasında sıkıştığını görmüş ve Türkiye’ye yeni bir alan açmıştı. 5 Haziran 1997 İstanbul Deklarasyonu ile kuruluşun resmen ilan edilmesi sonrasında, deklarasyona imza atan Müslüman ülkelerin liderlerinin büyük bir bölümünün iktidarlarını ve hayatlarını şüpheli bir biçimde kaybetmeleri bu örgütün kurulmasından rahatsız olan Batı’nın örtülü istihbarat operasyonlarına girdiğine işaret ediyordu.
Dolayısıyla 28 Şubat’ın Türk demokrasisinde yaralarının asla sarılamayacağı çok derin yaraları olmasına rağmen, ülkenin birlik ve beraberliğine de çok büyük yıkımı olmuştur. Tarih tekerrürden ibarettir misali Millet İttifakı’nın bileşenlerinin yol haritalarını 28 Şubat’ın yıl dönümüne denk gelen güne getirmeleri bir hatırlatma mı, tesadüf mü? Yoksa 28 Şubat ruhu ölmedi yeniden dirildi bağlamında bir uyarı mı? Her ne sebeple olursa olsun, 28 Şubat’ın mağdurlarının yanı sıra demokrasiye inanan herkes tarih ve demokrasi düşmanı olan bu hainlerin ihanetlerinin hiç birini af etmeyecektir.
Şimdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6 yol arkadaşıyla 28 Şubatta açıklayacakları yol haritası öncesinde karanlıkta kalan bir çok nokta var. Çün kü kılıçdaroğlı katıldığı bir canlı yayın programında “Geçmiş 28 Şubat’ta ne oldu? Demokrasi rafa kaldırılmıştı. Bu 28 Şubat’ta ne olacak? Raftan demokrasiyi indireceğiz. Kim ne düşünürse düşünsün, bu 28 Şubat, gerçek anlamda demokrasinin Türkiye’ye gelmesi için atılan temel adımlardan birisi olacaktır. “ diyor ve ekliyor,” Ben 28 Şubat mağduruyum. 28 Şubat mağdurları var mı, var. Niye helalleşme diyoruz, bunun için diyoruz. Hepimizin oturup helalleşmesi lazım. İntikam duygusu ile devlet yönetilmez.
Bu vesile ile 28 Şubat’ın en büyük mağduru olduğunu öğrendiğimiz Kılıçdaroğlu, oturdukları masada MGK kararlarını uygulama noktasında kararlılığını ifade eden Akşener’den hakkını almış mıdır, hanımefendi ile helalleşmiş midir? Bu çelişkiye de bir açıklama getirmesi 28 Şubat bağlamından kaçınılmaz bir hal almıştır.
Etiketlerchp 28 şubat millet itifakı 28 şubat postmodern darbe
Göz Atmak İster misiniz?
Kışlasız bedelli olur mu?
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, kışlasız bedelli askerlik uygulamasının gündemde olmadığını söyledi. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası …